Mazlumun sahibi Allah’tir

Peygamber Efendimiz (SAV), “Mazlumun bedduasi ile Allah arasinda hiçbir engel yoktur” buyurdu. Bu yüzden hiç kimseye zulmetmemeli, beddua ve ah almamak için tüm çabamizi sarf etmeliyiz

Hepimiz dua almaktan hoslaniriz. Sevdiklerimize dua ederiz. Sevdiklerimizden de dua bekleriz. Hatta internet paylasim sitelerinde kendisini "dua dilencisi" olarak adlandiranlarimiz da vardir. Dua, Allah'in rahmetinin kisiye yönelmesi amaciyla yapilir. Bu anlamda insan isteyen, yüce Rab ise verendir. Yüce Rabb'imiz "Bana dua ediniz, size cevap vereyim" buyurmus ve duadan razi oldugunu belirtmistir.
Peki, duayi sevdigimiz kadar bedduadan sakinmayi seviyor muyuz?
Dua için gösterdigimiz hassasiyeti beddua için gösterebiliyor muyuz? Veya soruyu söyle soralim: Sizce dua almak mi önemli, beddua almamak mi? Bir an olur ki dua kabul olur, ama bir an olur ki beddua da kabul olur.
Hz. Peygamber (SAV) söyle uyarmis bizleri: "Zulme ugrayanin bedduasindan kork. Çünkü mazlumun bedduasi ile Allah arasinda hiçbir engel yoktur." (Buhari, Zekât, 41, 63; Tevhid, 1; Müslim, Iman, 31; Tirmizi, Zekât, 6)
Duasi kabul edilenler kadar bedduasi kabul edilenlere de dikkat etmemiz gerekir. Daha dogrusu, bedduayi hak etmemek lazim. Bedduanin muhatabi olmamak gerekir.

Islam tarihinde önemli bir yere sahip ve Hz. Peygamber'in (SAV) baba ile anne tarafindan akrabasi olan hem de cennetle müjdelenmis on kisiden biri sayilan Hz. Sad bin Ebu Vakkas'in hadisesi bu konuda bizim için dikkat çeken bir örnektir.
Hz. Sad, Kufe valisidir. Dönem Hz. Ömer'in halifelik dönemidir.
Bir ara Kufe halkindan bir grup, valileri olan Hz. Sad'i halifeye sikâyet ederler.
Sikâyet konulari, Hz. Sad'in namaz kilmayi bilmedigi, askerin basinda harekâta katilmadigi ve adil hareket etmedigi seklindedir. Hz. Ömer, bu sikâyetleri duyunca Mekke'de 7. Müslüman olarak Islam'a girmis bu kutlu insani daha fazla yipranmasin diye hemen Medine'ye çagirir.
Medine'de Hz. Sad'la bir araya gelir. Hz. Ömer sikâyet konularini siralar. Hz. Sad elbette çok üzülür ve adil davrandigini, namazi ise Hz.
Peygamber'den (SAV) gördügü ve ögrendigi gibi kildirdigini anlatir. Hz. Ömer, Sad'i görevden alir. Yipransin istemez. Yerine Hz. Ammar'i gönderir.
Diger yandan da iki müfettisini Kufe'ye olayi incelemesi için görevlendirir.
Hz. Sad bu yolculukta ve inceleme sirasinda müfettislerle bulunmayi ister. Hz. Ömer de görevden aldigi bu sevdigi valisinin istegini reddetmez.
Sen de sahit ol hakkinda konusulanlara der. Nihayet Hz. Ömer'in görevlileri ve Hz. Sad, Kufe'de cami cami dolasirlar.
Herkes Hz. Sad hakkinda hayirli seyler söyler. Sadece bir mescitte (Benu Abs Yurdu adli mescit) Usame adli biri ayaga kalkar ve söyle konusur:
"Evet, Sad hakkindaki sikâyetler dogrudur çünkü o, 1) Askerin basinda harekâta katilmaz.
2) Mallari esit paylastirmaz.
3) Hükümde adil degildir."
Bu sözleri isiten Hz. Sad söyle karsilik verir:
"Rabb'im! Eger bu adam yalan söylüyorsa ve sirf gösteris olsun diye hakkimda bu iddialarda bulunuyorsa ben de onun hakkinda Sen'den üç sey dileyecegim.
1) Allah'im bu adamin ömrünü uzat.
2) Bu adamin fakirligini artir.
3) Bu adami fitnelere ugrat."
Aradan yillar geçer. Hadisenin sahidinden bu olayi duyan ve bu rivayeti bize ulastiran kisi der ki: "Ben yillar sonra bu adami gördüm.
Ihtiyarliktan kaslari gözlerine inmisti.
O kadar yaslanmisti ki kaslari gözlerini örtüyordu. Fakirlikten kivraniyordu.
Insanlarin verdikleriyle hayata tutunuyordu.
Bu yasina ragmen bir kadinin sesini duydugunda oraya dogru kosardi. Kadinlara sarkintilik ederdi.
Insanlar kendisine 'Bu yasina ragmen nasil oluyor da kadinlara sarkintilik ediyor, onlari taciz ediyorsun' dediklerinde ise söyle diyordu: Ben ne yaptigimin farkinda degilim. Iste Sad'in bedduasi beni bu hale getirdi." (Buhari, Ezan, 95; Müslim, Salat, 158-159; Ebu Davud, Salat, 128) Beddua etmek elbette tavsiye edilmez.
Ama zulme ugramis, iftiraya maruz kalmis bir insan baska çikis kapisi bulamamissa ne yapabilir!
Mazlumun, Müslim veya gayrimüslim olmasi önemli degildir. Dini inanci ne olursa olsun her mazlumun duasi karsilik görür. Zalimin, dini veya dindarligi önemli degildir. Mutlaka zulmünün hesabini verir. Zalim mutlaka Rabb'inden karsilik görür. Çünkü mazlumun sahibi Allah'tir.
Dua alin. Dua isteyin. Dua edin. Ama buna gösterdiginiz hassasiyeti beddua almamak konusunda da gösterin. Beddua almamaya, ah almamaya çabalayin. Bedduasini hak ettiginiz kisinin hakkini ona iade edin. Bu hak maddi veya manevi olabilir. Yoksa ileride binlerce katiyla iade etmek isteseniz de maliniz size geri iade edilebilir. Kabul edilmeyebilir. Allah tarafindan mazereti kabul edilmeyen insandan daha mutsuz kim olabilir!

BUGÜN ANNELER GÜNÜ
ANNELER insanin dua kapisidir. Cennet vesilesidir. Allah'in yeryüzünde rahmetinin yansimasidir. Cennetle beraber anilmislardir. Cennet, onlarin ayaklarinin altindadir. Berekettirler, siginagimizdirlar, emanettirler. Annenizin duasini alin. Bir günahiniz, kusurunuz, hataniz varsa annenizden size dua etmesini isteyin. Vefat etmisse mezarina gidin. Oturun, selam verin ve onunla sohbet edin. Rahatlayacaksiniz. Bilin ki vefat etmisse de bereket, himmet ve dualari sizinledir. Anneniz, cennetinizin kapisidir. Bu nedenle büyük âlimler, annelerini kaybettiklerinde aglar ve "Cennetimizin kapisi kapandi" derlerdi.

BIR AYET
"ZINAYA yaklasmayin. Çünkü o, son derece çirkin bir istir ve çok kötü bir yoldur." (Isra 32)

BIR HADIS
"YA ilim ögreten, ya ilim ögrenen, ya dinleyen veya bunlari seven ol. Sakin besincisi olma! Yoksa helak olursun." (Kesfül- Hafa 1:437)

BIR ESMA
El-Mütekebbir: Büyüklükte esi benzeri olmayan.

SORU - CEVAP

40. günde bebegin kirklanmasi dogru mudur?
Bizim kültürümüzde çocugun 40. gün yikanmasi diye bir inanç yoktur. Batil bir inanistir. Vaftiz törenlerinden etkilenmis bir uyarlama olabilir. Bunun, annenin lohusalik yikanmasiyla bir ilgisi yoktur.

Bosandigim esim, aile sirlarimizi akrabalariyla paylasiyor. Bu mesru mudur?
Peygamberimiz, en kötü ve hain insani tarif ederken "Esiyle olan gizli hallerini sabahleyin ortaliga fisildayan adamdir" der. Bu iki taraf için de geçerlidir. Evlilik bitebilir. Ama insanlik ve onurluluk bitmemelidir.

Kaza namazlarim var. Nafile namazlari ve vakit sünnetlerini kilamayacagim söyleniyor. Dogru mu?
Kazaya kalmis namazlarin kazasiyla mesgul olmak, nafile namaz kilmaktan daha önemli ve önceliklidir. Ancak vakit namazlariyla birlikte kilinan düzenli nafileler (revatib sünnetler) bunun disindadir. Bu nedenle bu tür sünnetleri terk etmeyiniz.