ı televizyon programlarında insanları uzmanı olduğu dini konularda, özellikle de insan gibi insan nasıl olmalı sorusunun cevabı konusunda aydınlatmak için çok büyük çaba harcıyor sevgili Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu. Sabah gazetesinde de aynı zamanda köşe yazıyor, buradan da halkımıza sesleniyor ve "çirkinliklere son verip, güzellikler, iyilikler için emek vermeliyiz" çağrısında bulunuyor. Bıkmadan, usanmadan yapıyor bunu Sayın Hatipoğlu. Ne yazık ki sanki onun uğraşlarının tam tersi çirkinlikler, kötülükler her gün giderek daha da çoğalıyor yaşantımızda.
Sayın Hatipoğlu Sabah gazetesinde bugün yayınlanan yazısında, benim de daha önce defalarca altını çizerek yazılarıma konu ettiğim bir duruma dikkat çekiyor. Bence de çok iyi yapıyor. Çünkü birileri bu gidişata dur demeli.
"(…)
Televizyonlardaki dizi filmlerin bir kısmına dikkat ediyor musunuz? Hangi tema üzerine kurulmuş. Taşıdıkları mesaj ne? Konuları ne? -İstisnalar olmakla beraber- Söyleyeyim:
Ya amcasının veya dayısının eşini yoldan çıkarmaya çabalayan onursuz yeğen, ya aynı kıza âşık olan iki kardeş, ya çocuğunun tedavisi için iffetini satışa çıkaran çaresiz kadın, ya kardeşinin eşine göz diken rezil kardeş, ya arabada saldırıya -tecavüze- uğrayan kadın, ya son derece pespaye ve berbat tecavüz sahneleri, ya kaynanasının kuyusunu kazmaya çabalayan gelin, ya gelinini kovmak için bin bir entrika tezgâhlayan kaynana, ya her gün bir sevgili değiştirirken evli kadınlarla da gayrimeşru ilişki yaşayıp bunu övünerek anlatan ahlaksız delikanlı, ya gayri meşru ilişki yaşadığı kadının kapısına kadar gelip kapıyı çalan ve kapıya dayanan, kapıyı zorlayan arlanmaz genç, ya bir taraftan babaya diğer yandan da evladına kur yapmaya çalışan erkek avcısı kadın veya benzeri bir pespayelik.
Aynen böyle, aldatma, öfke, hınç, gerginlik, kavga, cinayet, intikam üzerine kurulu diziler. Çoğunda mutlaka gayrimeşru bir evlat, gayrimeşru bir ilişki, çapraşık ilişkiler, sahtekârlık, düzenbazlık, bir kuruşluk değeri olmayan hayatlar, argo konuşmalar, su gibi tüketilen şaraplar, mükellef sofralar ve benzeri manzaralar.
Kısacası sevgi, saygı, aile kutsiyeti gibi her şeyi yerle bir eden görüntüler. "Biz bu muyuz" dedirten sahneler. "Biz böyle olamayız" dedirten sahneler.
(…)"
Bu sözler, Sayın Hatipoğlu'nun söz konusu yazısının başlangıç kısmında geçiyor. Yazının tamamını okumanızı öneririm.
Sayın Hatipoğlu ne de güzel ifade etmiş şu anda yayınlanan ve çok yüksek reyting yapan dizilerin konularını… Tek kelimeyle ahlaksızlığın daniskası aslında. Onun da dediği gibi bu diziler evlerde ailecek izleniyor. Diziler sayesinde her şey normalleştiriliyor. Sonuçta bizlerin "yanlış, ayıp, ahlaksızlık" olarak öğrendiğimiz birçok davranış ve durum, bugün sıradanlaştırılıyor. Çocuklar ve gençler de bu yeni "Ahlak"(sızlıklarla) yoğrularak büyüyor, gelişiyor.
Farkında olmadan dizilerdeki çarpık kişilik ve ilişkilerin sanki herkesin gündelik yaşamında bir karşılığı varmışçasına bir anlayışla kabul görmesi, yadırganmaktan uzaklaştırılması sonucu doğuyor.
Lütfen herkes şöyle bir durup, düşünsün! Ekranlarda neleri severek, merakla izliyor ve çocuklarımızın da izlemelerine de izin veriyoruz? Görev önce anne-babalara düşüyor. Onlar çocuklara doğru örnek olacak ki, çocuklar da doğru olanın izini sürebilsin yaşamları boyunca…
Aksi taktirde toplumumuzu çok büyük tehlikeler bekliyor. Sayın Hatipoğlu tam da zamanında yapmış uyarısını. Ne olur Sayın Hatipoğlu'na kulak verelim, hepimiz! Doğru olanı yapmak için hiç değilse biraz çaba harcayalım.
Bu arada Sayın Hatipoğlu'nun atv ekranlarında çok severek izlenen programı önümüzdeki haftadan itibaren başlıyormuş. Her Cuma sabahı saat 08.00-10.00 arası… Bunu hatırlatmayı doğrusu görev biliyorum. Çünkü hepimizin, herkesin böyle programlara özellikle bugünlerde çok ihtiyacı var…
Sevgiyle kalın…