AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, televizyonda yayınlanan dizilerde insanları rahatsız eden görüntülerin olduğunu söyledi. Hatipoğlu, '
'Tamamen şiddete dayalı, toplumu rehabilite etmek yerine gerginleştiren diziler en iyi saatlerde veriliyor. Mesela bir tecavüz sahnesini düşünün. Ailenin bütün bireyleri sofra başındayken bir anda bu sahneyi izliyorlar'' diye konuştu.
Dizilerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini, bu konuda senaristlerden dizi oyuncusuna, bunları yayınlayan televizyondan reklam verene kadar herkese iş düştüğünü ifade eden Hatipoğlu, ''Çünkü maalesef her dizide bir gayrimeşru çocuk, gayrımeşru ilişki, tecavüz sahnesi, sizi iğrendiren, rahatsız eden bir görüntü var'' diye konuştu.
BİZİM BÜYÜK SUÇUMUZ VAR
Bu görüntülerin ''prime-time'' denilen en çok izlenen saatlerde gösterildiğini belirten Hatipoğlu, şöyle devam etti:
''Tabii ki toplumu rehabilite eden, çarpıklıkları düzgün şekilde gösteren diziler de var. Bunları birbirinden ayırmak gerekir. Ama tamamen şiddete dayalı, toplumu rehabilite etmek yerine gerginleştiren diziler, en iyi saatlerde veriliyor. Mesela bir tecavüz sahnesini düşünün, saat kaçta, 20.00-21.00'de. Ailenin bütün bireyleri sofra başındayken, baba, yeğen, damat, kayınvalide, kayınpeder, gelin, torun sofradayken bir anda bu sahneyi izliyorlar. Peki bu sahneyi izlerken gönülden mi izliyorlar? Gönülden izlediklerine inanmak istemiyorum. Bizim aile yapımız böyle değil çünkü. İzlerken 'Yazıklar olsun sana' diyoruz. Ama ertesi gün reytinglere baktığımızda bu dizi yüzde 60 izleniyorsa, halk olarak o zaman bizim büyük suçumuz var. Demokratik tepki diyoruz ya, telefonla arayıp da 'Uygun değil kardeşim, şifreli yayına koy bunu, illa koyacaksan belli bir saatten sonra koy, bunun kriterleri olsun' demeliyiz.''
BİZİM DİZİLER DALLAS'I GEÇTİ
Bu sözleriyle sansürü kast etmediğini vurgulayan Hatipoğlu, ''Bu konuda insanların, dizi yapımcılarının, televizyoncuların, sansürü kendi içlerinde, vicdanlarında uygulamaları gerekir. Herkesin evladı, ailesi var. Bunların hesaplanması gerekir'' görüşünü bildirdi.
''Bizim dizilerdeki sıkıntı ve çarpıklık, dünyanın hiçbir yerinde yoktur'' ifadelerini kullanan Hatipoğlu, şöyle konuştu:
''Bu dizilerimizi yurt dışına pazarlıyoruz. Ben yıllarca Amerika'yı düşünürken, Dallas'ı ölçü aldım. Kimin eli kimin cebinde belli değildi. Bizim diziler Dallas'ı geçti. Mesela Brezilya dizileri izlediğinizde, özdeş sayıyorsunuz Brezilya toplumunu. Yanlış bir kanaat oluşuyor. Bu dizileri izleyenler şimdi 'Türk halkı bu mu' diyecek. 'Anadolu insanı bu mu' diyecek. Hayır, tabii ki bu değil, onun için herkes daha duyarlı olmalı.''
KADINA YÖNELİK ŞİDDET
Hatipoğlu, kadına şiddetle, baskıyla dini ilişkilendirmenin tamamen cehalet, dini tanımamak, Kur'an'ı ve Hz. Peygamber'i tanımamak, İslamı bilmemek olduğunu söyledi.
''Kadına uzanan el, Kabe'ye uzanmış el gibidir. Kadına yapılan şiddet, Kabe'ye çirkin muameleyle aynıdır'' diyen Hatipoğlu, ''Kadın senin annen, bacın, eşindir. Sen annene, bacına, eşine şiddet uygulanmasını kabul edemezsin. Birisi annenize, bacınıza karşı bir şey yaptığında şiddete karşı gelirsiniz ama neticede senin hanımın da evladının annesidir. Bunlar çirkin, İslam'ın reddettiği şeyler. Ölçümüz Hz. Peygamber ise ki öyle olmalıdır, 'Hayatım boyunca hiçbir kadına el kaldırmadım' diyor'' şeklinde konuştu.
BERDEL, BEŞİK KERTMESİ, TÖRE CİNAYETLERİ KUR'AN'DA YOK
Berdelin, beşik kertmesinin, başlık parasının veya töre cinayetlerinin, Kur'an ya da Hz. Peygamber'in uygulamalarıyla benzeşmesinin mümkün olmadığını belirten Hatipoğlu, sözlerine şöyle devam etti: ''Bunlar İslam'a aykırı. İslam'da berdel, beşik kertemsi, töre cinayeti, dayak yok. Dayak cennetten çıkmamıştır. Dayak, insan onuruna karşı şiddet uygulamaktır. Bunların hiçbirinin kabul edilmesi mümkün değil. Müslümansak, yanlış gelenekler, töreler varsa hepsini ayaklarımızın altına alacağız.''
TELEVİZYONDAKİ DİNİ TARTIŞMALAR
Televizyondaki dini tartışmaları da değerlendiren Hatipoğlu, ''Din tartışılmamalı, din anlatılmalı, tebliğ edilmeli. İnsanların gönlü dinle huzura kavuşmalı. İnsanların gönlündeki soruların cevapları dinle elde edilmeli. Din adamlarının ekranda dini tartışmaları, dini tartışılır noktaya getirmeleri, ciddiyetten uzak din anlatımları, son derece sakıncalı'' diye konuştu.
DİNİ KORKUTMAYALIM
Dinin bir ruhaniyeti, ağırlığı olduğunu vurgulayan Nihat Hatipoğlu, şunları kaydetti:
''Ama dinin bir sevecenliği de olmalı. Din güler yüzlü olmalı. İnsanları hapsetmemeli, mahkum etmemeli. İslam'ın o gülen, temiz, nezih yüzünü biz yıllarca anlatmadık. Çocuklarla konuşurken 'Allah seni yakar' dedik. Allah, hiçbir çocuğu yakmaz. Şöyle bir din anlayışına sahip olduk maalesef, 'Allah açığımızı arıyor ki bizi yaksın, cehenneme atabilsin.' Hayır, Allah açığımızı, gediğimizi aramıyor. Allah açığımızı kapatmaya çalışıyor. Ama bunu da bize yüklüyor. Yani 'Sana birçok yol gösterdim, bu yolları mutlaka kullan' diyor.