SON günlerine yakın zamanda Cebrail daha az gelir oldu. Çünkü artık son ayetlere sıra gelmiş, kısa bir süre sonra ilahi hitap sona ermiş olacaktı. Cebrail'in daha aralıklı gelmeye başlaması Hz. Peygamber'i üzüyordu. Cebrail'e ve tabii ki O Yüce Rabbine hasreti, dem be dem artıyordu.
Bir gün Hz. Cebrail'e şunu şöyle sordu: "Cibril! Seni yanımıza daha sık gelmekten alıkoyan nedir ki? Daha sık sık gelsen."
Cebrail cevap verdi: "Ey Allah'ın Elçisi; Ben Rabbinin emri olmaksızın inemem. Her hareketimiz yüce Rabbin emriyledir." (Buhari, Tefsir, Meryem Suresi, 64)
* * *
Son ramazanda Cebrail Kuran-ı Kerim'i Peygamberimizden iki defa dinledi. Hz. Peygamber okur -mukabelede olduğu gibi- Cebrail ise dinlerdi. Ama işte son yılında iki defa dinlemişti. Hz. Peygamber bunu kızına şöyle anlattı: "Kızım! Her yıl Cebrail beni bir defa dinlerdi. Ama bu yıl beni iki defa dinledi. Sanıyorum bu ecelimin yaklaştığına işarettir." Bu sözleri kullandığında vefatına altı ay vardı.
* * *
A'raf Suresi'nin 199. ayeti iniyordu. Orada: "Affı tut, örfü (güzeli) emret ve cahillerden yüz çevir" ayeti geçince Hz. Peygamber, Cebrail'e soruyordu: "Afv nedir ey Cibril?" Cebrail açıklıyordu: "Sana zulmedeni affetmen, sana vermeyene vermen, seninle irtibatını kesenle senin irtibatını kesmemen". Peki diyordu. Cebrail'in her geldiğinde Kuran-ı Kerim'den çözmekte zorlandığı şeyi soruyordu. Gerçi Hz. Aişe (r.a.) Peygamberimiz Kuran'dan az kelimeyi tefsir etmiştir diyor; ama bu cümleyi; “Cebrail'in dikte ettirmesiyle, az kelimeyi tefsir etmiştir" diye anlamak lazımdır.
Sık sık sahabeye “takva ve vefa" kavramlarını tanımlatacak açıklamalarda bulunurken, “Ey insanlar" hitabını öne çıkarıyordu. O, şöyle buyuruyordu: “Ey insanlar! Kişi eli ve diliyle insanlara güven vermedikten sonra -zararından emin olunmadıktan sonra- Allah katında Müslüman olarak kayda alınmaz. Kişinin zarar vermeyeceğinden, diğer din kardeşi ve komşusu emin olmadıktan sonra mü'min derecesine ulaşamaz. Kişi zarar gelebilir endişesiyle aslında meşru -mubah- olan şeylerden sakınmadıkça takva'ya erişemez.
Ey insanlar! Mü'minin niyeti, amelinden daha hayırlıdır. Günahların niyeti de şerrinden daha kötüdür. Temizlik imanın yarısıdır. (Temizlik iki parçadır. Dış temizlik bir yarısı; kalp ve niyetteki temizlik de diğer yarısıdır.) Allah'a hamdetmek mahşer günündeki teraziyi doldurur. Namaz, önünüzü açan bir nurdur. Sadaka, ahirette kurtuluş delilinizdir. Sabır aydınlıktır, Kuran, lehinde veya aleyhinde bir delildir."
* * *
Dostları oturmuş aralarında ‘Tebük' dönüşünde Peygamberimizin yaptığı konuşmayı tekrarlıyorlardı. Hani Hz. Peygamber, müezzini Bilal'i cemaati sabah namazına uyandırmak için bırakmış, ama Bilal uyuyakaldığı için sabah namazına kalkamamışlardı, O uyandığında Hz. Bilal'e: “Bilal, sen bizi kaldırasın diye bırakmıştık, neden uyandırmadın" diye soruyordu. Hz. Bilal ise mahcubiyetle “Gözlerime hâkim olamadım, uyuyakalmışım" cevabını verecekti.
Bunun üzerine Peygamberimiz abdest aldı, namaz kıldı, sonra insanlara yönelerek şöyle konuştu (sözlerinin her biri tek başına birer ahlak abidesi olacak nitelikteydi): “Sözlerin en doğrusu Allah'ın kitabıdır. En sağlam kulp, takvadır. En hayırlı yol, Muhammed'in (a.s.) yoludur. En hayırlı nesil, İbrahim neslidir. Sözlerin en şereflisi, Allah'ı anmaktır. Ölümlerin en şereflisi, şehid olarak ölmektir. En çirkin körlük, doğruluktan sonra sapmaktır. İlimlerin en hayırlısı, faydalı olanıdır. En kötü körlük, kalp körlüğüdür. Veren el, alan elden üstündür. Az olup yeten, çok olup azdırandan daha hayırlıdır. En kötü mazeret, ölüm anında ileri sürülen mazeretlerdir. En kötü pişmanlık, kıyamet günü duyulacak pişmanlıktır. İnsanlardan bazısı var ki, namaza geç geliyor. Kimisi de var ki, namazı gafletle kılıyor. En büyük hata, yalan söyleyen dilin hatasıdır. En büyük zenginlik, gönül zenginliğidir. En hayırlı azık, takvadır. Hikmetin başı Allah korkusudur. Mutlu insan başkasından ibret alandır. İşler sonucuna göre değerlendirilir. Her gelecek -uzak görünse de- yakındır. Müslüman'a küfretmek fasıklıktır. Mü'minle savaşmak küfürdür. Müslüman'ın malının haram oluşu, kanının haram olması gibidir. İffetli davrananı Allah iffetli kılar. Kim kinini bastırırsa, Allah onu sevindirir. Allah'ım! Bana ve iman edenlerime mağfiret et. Siz ve kendim için mağfiret dilerim."
(Tasarrufla; Darimi, rekaik, 2/299; Tirmizi, hd. 2635)
(Hutebu ve mevaizu'r-Resul, 290-291)
* * *
Ebu Hureyre'nin (r.a) belirttiğine göre, bir gün sahabeye şöyle hitap etti: “Zandan sakının. Casusluk yapmayın. Tecessüs yapmayın. Menfaatçi davranmayın. Hasetleşmeyin. Nefretleşmeyin. Birbirinize düşmanlık ve buğz etmeyin. Allah'ın iyi kulları olarak kardeş olun. Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu rezil etmez ve onu alçaltmaz. Müslüman'ın malı, kanı ve namusu diğerine haramdır. Allah sizin görünüşünüze ve cisimlerinize bakmaz. Ancak kalplerinize ve niyetlerinize bakar. Takva işte şuradadır... Takva işte şuradadır... Takva işte şuradadır (bu arada eliyle göğsüne işaret ediyordu)."
Vefatından önce söylenmedik cümle kalmasın istiyordu. Akıllardaki bütün sorulara cevap veriyordu. Vedasına hazırlanan gönüller burkulurken, kıyamete kadar değerini yitirmeyecek sözlerle, iman edenlerine ölümsüz ilkeler koyuyordu. O, sevgili elçi, gerekenlerin tümünü söyledi. Gerisi bize kalmış. Doğru anlayıp, doğru yaşarsak; O'nunla Kevser havuzunun başında buluşabileceğiz. Yoksa... Burada da, ahirette de hüsran yaşayacağız...
SORALIM ÖĞRENELİM
* Tilavet secdesini yapmak için abdestli olmak zorunda mıyım?
MEHMET CAN BAKAR/KARS
Bazı âlimlere göre tilavet secdesinde abdest şart değildir. Regl olan kadın da, abdestsiz olan kişi de ta'zim- niyetiyle tilavet secdesi yapabilir. Ancak hanefilere ve diğer üç mezhep (Şafii, Hambeli ve Malikilere) göre ise abdest şarttır. Biz de tilavet secdesi için abdest gerekir diyoruz.
* Gayrimeşru olarak dünyaya gelen çocuk sorumluluk taşır mı?
MELEK YAVUZ/İZMİR
Kuran-ı Kerim başkasının günahını başkası yüklenmez der (İsra, 15).
Hz. Peygamber de “Zinadan doğan çocuğa baba ve anneden dolayı günah yoktur" buyurur. Bu nedenle de böyle bir çocuğun günahı yoktur. Sorumluluğu bulunmaz.
* Annem haksızca beddua ediyor. Tutar mı?
ALİ BEYAZ/KÜTAHYA
Anne ve babanızın bedduasını almamaya çalışın. Bütün itaat ve iyiliğinize rağmen anneniz haksızca beddua ediyorsa -kusurunuz yoksa- böyle bir beddua tutmaz. Yüce Allah kimsenin onay merkezi değildir. Haklı olanın sözüne itibar eder, zulmen beddua (kötü dua) edenin duasını kabul etmez.
* Bir hocamızdan beş konudan sorulmadan ahirette geçilmeyeceğini duydum. Aslı var mıdır?
GÜZİN ŞAHİN/MUĞLA
Bahsedilen 5 husus şudur: Ömrünü nerede tükettin. Gençliğini nerede tükettin. Malını nereden kazandın. Malını nerede harcadın. Bildiğini uyguladın mı?.. Bu konudaki bir hadis, bu sorulara cevap verilmeden mahşer yerinden ayrılınmayacağını belirtiyor.