Hükümdar peygamber mi
yoksa kul peygamber mi?
Ebu Hureyre (ra) anlatıyor:
Bir gün Cebrail (as) Rasulullahın (sav) yanına geldi ve oturdu. Bir müddet sonra başını gökyüzüne çevirdi, bir melek iniyordu. Cebrail (as):
-şu gelen melek, yaratıldığı günden şu ana kadar yeryüzüne hiç inmemişti, dedi.
Melek geldi ve Resulullah'ın (sav) yanına oturup:
-Ya Muhammed! Beni sana Rabbin gönderdi. Seni hükümdar bir peygamber mi, yoksa kul olan bir peygamber mi kılmasını istersin? diye soruyor dedi. Cebrail (as):
-Ya Muhammed! Rabbine karşı mütevazı ol! buyurdu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
-Ben sade kul olan bir peygamber olmayı istiyorum, dedi.
Ebu Galib anlatıyor:
Ebu Ümame el-Bahili'ye soruldu:
-Bize Rasululah'tan işittiğin bir hadisi naklet. O şöyle cevap verdi:
-Rasulullah'ın (sav) konuşması Kur'an'dı. Allah'ı çokça zikrederdi. Hutbelerini kısa tutar, hutbelere nispetle namazlarını uzun kılardı. Zayıfın ve yoksulun ihtiyacını görmek için birlikte onunla yürümekten çekinmez, burun kıvırmaz, kibirlenmezdi.
Ebu Musa el-Eş'ari (ra) anlatıyor:
-Resul-ü Ekrem (sav) kaba yünden dokuma elbiseler giyer, koyunlarını sağar, misafirlerine bizzat kendisi hizmet eder ve ikramda bulunurdu.
ıbn Abbas (ra) anlatıyor:
-Hz. Peygamber (sav) yere oturur, yemeğini yerde ye ve koyunlarını sağardı. Arpa ekmeği yemek üzere davet eden bir kölenin davetine dahi icabet ederdi. Medine halkından biri gecenin bir yarısı arpa ekmeği yemeğe davet etse onu kırmaz, davetine giderdi.