Dine ve dini hassasiyetlere şu veya bu gerekçelerden dolayı uzak olan gençlerimiz var! Bir kısmı dine ilgisiz, bir kısmı dini vecibeleri yerine getirmede isteksiz, diğer bir kısmı ise dine ve dini olan her şeye karşı.
Bunların tümü bizim gençlerimiz. Bizim evlatlarımız. Bizlerden birileri. Komşumuzun, dostumuzun, yakınlarımızın evlatları. Onlara düşman olmak, onları yok saymak mümkün değil. Onların akıllarına, nefislerine takılan soru ve sorunları yok saymak doğru değildir. Onlarla oturmak, onları dinlemek, korkularını, endişelerini gidermek gerekiyor.
Bu gençlerin içinde; kendilerini dinlerine yabancı hissedenler, dine ait olmakla beraber uzak görenler veya dinin bütün ölçülerine düşman hissedenler de vardır. Ateist, deist, Budist, natüralist akımlarına kapılanlar olduğu gibi... Pekala farklı olan bu gençlere karşı duruşumuz ne olmalıdır:
Hz. Peygamber (s.a.v.): İhtiyarlar karşımda, gençler yanımda durdu
Hz. Peygamber (s.a.v.) Mekke ve Medine'deki tebliğ döneminde yanında ve karşısında yer alanları böyle tanımlıyor: "Gençler yanımda yer aldılar. İhtiyarlar ise karşımda!"
Efendimiz (s.a.v.) gençlerin kalbi daha incedir der. Yanlış eğitilen gençler, kendilerine doğru yanaşıldığında, düşman olduklarının en yakın dostu olabilir. Düşünün bir değil, 15-17 yaşındaki gençlerin kaçta kaçı, çok hassas bir düşünce safhasından sonra kendisine bir yol çizebiliyor? Gençlerin bir kısmındaki radikal değişim, onların iyi niyetlerinden kaynaklanmıyor mu? Dine karşı olduğuna en yakın dost olabilir.
Aslında, bizler de öyleyiz. 15 yaşımızda aldığımız kararları, 40-50 yaşında alır mıydık? O gün doğru bulduklarımızı bugün olsak doğru bulur muyduk? Gençlere bu pencereden bakmak lazım.
Peygamberimiz'in (s.a.v.) ilk cemaatinin yaşları
Hz. Peygamber'e (s.a.v.) ilk inananlar içinde Hz. Ebu Bekir gibi yaşıtları ve Hz. Yasir gibi yaşlılar vardı elbette. Ama ilk çekirdek kadronun gençler olduğunu görüyoruz. Bunlardan bir kısmını ve Efendimiz'le (s.a.v.) beraber olduklarındaki yaklaşık yaşlarını yazalım:
Hz. Ali (r.a.) (Vefatı: Hicri 58): İslam'a girdiğinde 10-13 yaşlarındaydı.
Hz. Üsame bin Zeyd (r.a.) (Vefatı: Hicri 54): 15 yaşlarındaydı.
Hz. Cafer bin ebi Talip (r.a.) (Vefatı: Hicri 8): 20 yaşlarındaydı.
Hz. Mus'ab bin Umeyr (r.a.) (Vefatı: Hicri 3): 17 yaşlarındaydı.
Hz. Erkam (r.a.) (Vefatı: Hicri 55): 17 -18 yaşlarındaydı. Evini Hz. Peygamber'e (s.a.v.) açtı. Efendimiz (s.a.v.) Mekke'deki gizli toplantılarını onun evinde yaptı.
Hz. Muaz bin Cebel (r.a.) (Vefatı: Hicri 18): Yemen'e vali olarak atandığında 27 yaşlarındaydı.
Hz. Esma (r.a.) (Vefatı: Hicri 73): Hz. Aişe'nin ablasıydı, 17 yaşındaydı.
Hz. Aişe (r.a.) (Vefatı: Hicri 58): 2210 hadis rivayet etti. 10 yaşlarında İslam'la şereflendi.
Hz. Zübeyr bin Avvam (r.a.): 15 yaşında Müslüman oldu. Efendimiz (s.a.v.) onun için; "her peygamberin havarisi var. Benim havarim de Zübeyr'dir" derdi.
Hz. Sa'd bin ebi Vakkas (r.a.): Peygamberimizin dayızadesi, 19 yaşlarında Müslüman oldu.
Hz. Said bin Zeyd (r.a.): 19-20 yaşlarındaydı.
Hz. Enes bin Malik (r.a.): 12-17 yaşlarındaydı.
Hz. Cabir bin Abdillah (r.a.), Hz. Abdullah bin Ömer (r.a.), Hz. Abdullah bin Amr (r.a.), Hz. Abdullah bin Abbas (r.a.), Hz. Zeyd bin Sabit (r.a.), Hz. Ammar bin Yasir (r.a.), Hz. Abdullah bin Mes'ud (r.a.), Hz. Hasan (r.a.), Hz. Hüseyin (r.a.); 6-18 yaş grubunu temsil ediyorlardı.
Hz. Said bin Büceyr (r.a.): Efendimiz hicret ettiğinde 10 yaşındaydı.
Hz. Abdullah bin Hisam (r.a.): Benzeri yaştaydı.
Hz. Seleme bin Ekva (r.a.): 15 yaşındaydı.
Hz. Sa'd bin Yezid (r.a.): Veda haccında henüz 17 yaşındaydı. Hastalığından dolayı babası tarafından Efendimiz'e (s.a.v.) getirilmiş. Efendimiz (s.a.v.) saçlarının önüne elini koyup dua etmiş. 94 yaşında vefat ettiğinde saçının her tarafı bembeyaz, sadece Efendimiz'in (s.a.v.) elini koyduğu ön tarafı simsiyahtı.
Hz. Ömer (r.a.): Efendimiz'e (s.a.v.) tabi olduğunda 30 yaşlarındaydı.
***
Bizler sadece dindar gençlerle ilgilenmek hatasına düşüyoruz. Bu gençler zaten kendilerince bir yol çizmiş, bilince ulaşmışlar. (Gerçi bu gençler içinde eski İslam ulemasına karşı saygısızca davranıp, kendilerini müctehid makamında gören ve üslubunda sınırı aşan örnekler -az da olsayok değil. Bu başka bir bahis.) Ama bizler, esasen bize uzak duran, dini hakkında bilgi sahibi olmayan veya önyargısı çok olan gençleri ihmal ettik. Onları, bu temiz ve duru gönüllü gençleri din düşmanı baronların, tüccarların eline mahkûm ettik. Onları kucaklamak zorundayız. Onlarla kalbi, vicdani ve akli bağı yeniden kurmak zorundayız.
BİR AYET VE TEFEKKÜR
Ayet: "İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki O, hasımların en yamanıdır." (Bakara Suresi, 204)
İniş Sebebi: Ahnes isimli birisi Hz. Peygamber'e (s.a.v.) gelip Müslüman olduğunu açıkladı. Tatlı gibi görünen dili ve Müslüman oluşu efendimizin hoşuna gitti. Ancak bu adam gittikten sonra yolda Müslümanlara ait ekinleri yaktı ve hayvanları öldürdü. Ayet bu ve benzeri adamları anlatıyor.
Bu ayet ikiyüzlü, münafık tıynetli insanlara karşı uyanık olunmayı, her sonradan gelen ve İslam'ın güçlü döneminde güce yaltaklanan insanlara itibar edilmemesi gerektiğini haber veriyor. Söz değil, amel önemli olmalı. Nice insan var ki, güzel konuşur, sözü süsler, cümleyi yaldızlar, güven verir, inandırır ve lakin Allah katında bir kuruş değeri yoktur. Onun 'Müslüman'ım' sözü de bir anlam taşımamaktadır.