PEYGAMBERİMİZ (sav) veda haccından sonra yaptığı konuşmalarda uyarı dozunu arttırıyordu.
"Benden sonra cahiliye dönemindeki putperestliğe dönersiniz diye bir korkum yok" diyordu. "Bütün korkum sizin dünya uğruna birbirinizle boğuşmanızdır." Sanki kendisine iman edenleri tertemiz bir havuzun etrafında topluyor ve sonra da iç ve dış âlemlerini temizliyordu. Bir babanın evladına olan düşkünlüğünden daha çok düşkündü iman edenlerine. Ateşle müminler arasına bir bariyer gibi duruyordu. Elleriyle tuttuğu cehennem kapısını bir daha açılmamacasına örtmeye çalışıyordu.
* * *
Hz. Huzeyfe (ra) rivayet ediyor: "Peygamberimizi şöyle buyururken işittim: 'Fitne (karışıklık ve kaos) kalplere hasıra işler gibi ilmik ilmik işlenecek. Hangi kalp bu fitneye açık durursa o kalpte simsiyah bir nokta oluşacak. Hangi kalp bu fitneye kapalı durursa, o kalpte bembeyaz bir nokta oluşacak'". (Müslim, İman, 367; Ahmed, Müsned, 5/386)
* * *
Hz. Enes (ra) anlatıyor: "Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: 'Ey Müslümanlar topluluğu! Toparlanın ciddi bir işle karşı karşıyasınız. Yolculuğa çıkacaksınız. Yolculuğa hazırlanınız. Zira yolculuk yakındır artık. Yolculuk için azık hazırlayınız. Çünkü yol uzaktır. Sırtınızdaki yükleri hafifletin.
Zira yolunuzda engebeler ve yokuşlar vardır. Bu yokuşları ancak yükü hafif olanlar aşabilir.
Ey insanlar! Kıyamete yakın zamanlarda çetin işler, zor zamanlar ve büyük korkular olacak'".
* * *
Hz. Huzeyfe (ra) anlatıyor: "Peygamberimizi (sav) gördüm. (Veda haccındaydı) ve Kâbe'nin örtüsüne yapışmıştı. Gözlerinden yaş boşalıyordu.
Yanına yanaştım ve şöyle sordum. Ey Allah'ın Resulü! Neden ağlıyorsunuz? Allah sizin gözlerinizi yaşartmayacaktır. Ağlamanıza müsaade etmeyecektir. O (sav) şöyle cevap buyurdu: 'Huzeyfe! Dünya tükenip gidiyor. Gün olacak sanki sen dünyada hiç olmamışsın gibi olacak. Sanki kıyamet yakınlaşmış gibidir.' Dedim ki; Ey Allah'ın Resulü! Kıyametin yaklaştığının işaretleri nelerdir? O (sav) şöyle buyurdu: 'Ümmetim namazı terk ettiklerinde, şehvetlerinin peşinde koşuşturduklarında, ihanetler çoğaldığında, emanete riayet kaybolduğunda, su kaynakları azaldığında, ufuk tozlandığında, insanlar küfürleştiğinde, kanaat ortadan kalktığında, insanlardan iyi niyet kaybolduğunda, ağaçlar çok olsa da meyve vermediğinde, alım gücü azaldığında, sarsıcı rüzgârlar, ters ilişkiler, gereksiz yere yapılan yeminler çoğaldığında, geçim zorlaştığında, insanlar baba ve annelerine küfrederek karşılıklı olarak şakalaştıklarında, haram yoldan para kazanma hırsı ve zina çoğaldığında, Allah'ın verdiğine rıza azaldığında, sefihler idareci olduklarında, ihanet çoğalıp emanet kaybolduğunda, herkes kendi aklını ve yaptığı işini beğenip övmeye başladığında, her cahil ve boş adam cehaletiyle ön plana çıktığında, evlerin duvarları yükselip aşırı süslü hale getirildiğinde, lüks ve yüksek binalar çoğaldığında, batıl olan şeyler gerçek, yalan ise doğru kabul edildiğinde, sağlıklı akıl sahibi olmak acizlik, şeytanca adım atmalar akıllılık, sapıklık doğruluk, gerçeği açıklamak körlük, suskunluk aptallık, ilim sahibi olmak ise cahillik olarak kabul edildiğinde, kalpler köreldiğinde, kötülük iyiliği mağlup ettiğinde, insanlardaki dünya tutkusu azgınlaştığında, ticari yollar çoğaldığında, tembellik yaygınlaştığında, vahşi hayvanların derileri lüksün göstergesi olarak giyilmeye başlandığında, dünya ahrete tercih edildiğinde, kalplerden merhamet duyguları çıktığında, fesat yaygınlaştığında, Allah'ın kitabı oyuncak -ve oyun aracı- haline getirilmeye çalışıldığında... İşte ey Huzeyfe bütün bunlar olduğunda İslam'ın sadece ismi kalacak.
Kuran kalplerden silinecek. Ancak görüntüsü kalacak. Okuyucular ve insanlar Kuran okuyacaklar ama bu okudukları Kuran boğazlarından öteye geçemeyecek. Okudukları Kuran'ın emirlerini uygulamayacak, yasaklarından da sakınmayacaklardır. İşte ey Huzeyfe! Bütün bunlar olduğunda Müslümanların mescitleri süslü ama cemaatinin kalpleri imandan yoksun olacak. Âlimler yeryüzünün en şer insanları olacaklardır. Fitneyi bu âlimler başlatacaklar. Fitne neticede onlara dönecektir. Hayırlı insanlar ve hayır yok olup gidecek. Şerli insanlar ve şerr olduğu gibi kalacak. İşte bütün bunlar olunca Allah insanların amellerini önemsiz sayacak. Amellerine itibar etmeyecek. Çünkü insanlar böyle bir dönemde sadece paraya dalacaklar. Öyle bir hale geleceklerdir ki en zengin olan bile kendini fakir sayacak'". (Nebhani, Alamatü Yevmi'l Kıyame, 55)
* * *
Yukarıdaki konuşmayı teferruatıyla verdim. Doğrusu bu hadiste ifade edilen uyarılara baktığımızda birçoğunun bugün birebir yaşandığını görebiliriz. Hz.
Peygamber'in (sav) vefatından önce yaptığı bu hayati uyarılara bugün, o gün kadar muhtacız. Sanırım her birimiz kendimizi bu uyarının bir yerinde görebiliriz.
Allah korusun ama gerçek olan da bu değil mi?
(Konuya devam edeceğim...)
SORALIM ÖĞRENELİM
En büyük günah hangisidir? TUNCAY SINIF/MERSİN
Peygamberimize (sav) bu soru sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: "Seni yaratmış olduğu halde Allah'a şirk koşmandır. Bundan sonra dünyalık korkusuyla kız çocuğunu öldürmendir. Bundan sonra da komşunun hanımıyla zina etmendir." (Müslim, İman, 141, 142) Bu hadis sınırlayıcı değil, örnekleyici bir hadistir. Burada Peygamberimiz (sav) sadece bir örnek vermiştir. Baba-anneye saygısızlık, kul hakkı yemek gibi birçok günah da büyük günahlardandır.
Peygamberimiz (sav) miraçta Yüce Allah'ı görmüş müdür? CEVDET PAZARCI/MUŞ
Peygamberimiz (sav) miraçta Yüce Allah'ı görmemiştir. Bu soru kendisine sorulduğunda "O, bir nurdur. Nasıl göreyim" cevabını vermiştir.
Hamilelikte eşlerin yakınlaşması haram mıdır? / SELMA İLKE/ÇORUM
Hamilelikte eşlerin yakınlaşması dinen yasak değildir. Ancak bu konuda doktorlarla görüşülüp çocuğa zarar vermeyecek bir durum söz konusu ise yakınlaşmak daha doğrudur.
Uğursuz ev var mıdır? / İLKAY DENİZ/ESKİŞEHİR
Eski inançlarda evin binek aracının ve kadınların uğursuzluğuna inanılır. Ama Peygamberimiz (sav) Medine'ye geldiğinde bu anlayışı çok sert şekilde tenkit etmiş ve bunlarda bir uğursuzluk olmadığını ifade etmiştir. İnsanlar bazen yanlışlar yapar, sonra da bunun bedelini öderler. Bunun adını da uğursuzluk koyarlar. Mesela çimentodan veya demirden çalarak ev yapar, en ufak bir depremde bu ev yıkılır, bunun faturasını da cahillikle kadere çıkarmaya çalışırlar. Veya evimiz uğursuzmuş ne yapalım, derler.