Önümüzdeki hafta bugün oruçlu olacağız. Ramazana girerken ruhen oruca hazır olmak lazım. Yoksa orucumuz manevi hazdan tamamen uzak bir oruç olacak. Hz. Peygamber (s.a.v.) "çok kişinin oruçtan bir hazzı -nasibi- yoktur. O sadece aç kalır ve susuz kalır" buyurarak müflislerin orucuna dikkat çeker.
Kişi oruç tutar ama, herkese hakaret eder, kötü söz söyler, hak yer, hukuk çiğner, komşusuna eziyet eder, ailesini kırar, eşine cehennem azabı tattırır. Bu kişinin oruçtan alabileceği tek şey "oruç tutmuştur" hükmüdür. Fıkhi ölçülere göre oruç görevini yerine getirmiş ama Allah'ın razı olduğu orucu tutamamıştır elbette.
Ramazana bir hafta kala tamamlamamız gereken bazı hassasiyetler var.
Anneniz ve babanız sağ mı?
Eğer yaşıyorlarsa ne mutlu size. Zira dualarını alabilme şansınız var. Mutlaka onları arayıp oruç öncesi dualarını alın. Annenizin duası, binlerce insanın duasından daha hayırlı olabilir. Babanızın da öyle. Eğer yaşamıyorlarsa, ramazandan önce mutlaka mezarlarını ziyarete gidiniz. Uzakta iseler Fatihanızı ihmal etmeyin. Onlar adına fakir sevindirin. Unutmayın ki, onlar sizden gelecekleri bekliyorlar. Tıpkı hayatta oldukları gün gibi. Yapacağınız iyilikler anında onlara ulaşır.
Küçük bir Kuran-ı Kerim alalım
Mealli bir Kuran-ı Kerim'i bulundurun yanınızda. Dairede, arabada, dinlenirken sürekli okumaya çalışın. Yüce kitapla aranızdaki perdeleri kaldırın. Anlamakta zorlandığınız ayetler için mutlaka tefsire bakınız. Ramazan boyunca en azından bir hatim yapmaya gayret ediniz.
Kırdığınız gönlü tamir ediniz
Hepimiz insanız. Bazen gönül kırarız, bazen gönlünüzü kırarlar. Çok önemli bir gerekçe yoksa, üç günden fazla küs kalmak günah sayılmış. Onun için elini ilk uzatan biz olmalıyız. Ramazana girerken insanlarla hesabımı- zı kapatmalıyız. Beyaz kaplı amel defterinizi açık, siyah kaplı amel defterinizi kapalı tutun.
Zekâtlarımızı hesap edelim
Yüce Rabbimiz, kazandığımız paraya muhtaçlar için bir pay ayırmıştır. Bunu ramazanda yapmak şart olmasa da, genel teamül bunun ramazanda tespit edilmesidir. Mutlaka zekâtımızı hesaplayıp gerçek muhtaçlara dağıtmalıyız.
Zekât malı azaltmaz, bilakis çoğaltır. Malı temizler. Zekât belki dünyevi açıdan bir paranın fakire verilmesidir. Ama gerçek anlamıyla kazanılan paranın ahirette hesabının verilebilirliğini test etmektir. Çünkü her kuruşu nereden kazandığımızı ve nereye harcayacağımızı iyi hesaplamamız lazım. Orada sorulacak.
Ramazanda daha anlayışlı olalım
Birbirimize güler yüzle bakmak için o kadar sebebimiz var ki. Hz. Peygamber (s.a.v.) "güler yüzle bakmak sadakadır" buyuruyor. Ramazanda şeytanlar zincirlenir. Bizler onları çözmedikçe yapabilecekleri bir şey de yoktur. Yüce Allah rahmetini ramazanda fazlalaştırır. Rahmet rüzgârları eser. Melekler safların arasına dağılır. "Allah'ım affet" derler. İşte böyle bir manevi zeminde birbirimize daha merhametli olmalıyız.
İntisapta insaf lazım
Kendi grubumuzun, kardeşlerimizin hatalarını görmeyiz. Başkalarının ayak sürçmesini ise büyük günah sayarız. Mezhep, meşrep, arkadaş grubu, intisap ve benzeri oluşumlardaki her insanımız karşındakine daha anlayışlı ve tahammüllü olmalı. İnsaflı olmalıyız. Adil olmalıyız. Çünkü bizim gözümüzde mensubu olduğumuz -muhabbet duyduğumuz- grubumuz, belki çok muhteremdir ama belki de Allah'ın katında muteber değildir. Bunun bir sağlaması da yoktur. Bazı kriterler olsa da, bunun ilmi ve hesabı Allah'ın katındadır. Onun için temkinli ve insaflı olmalıyız. İntisabımız başkalarını görmemeyi gerektirmez. Ramazanda bütün bunları düşünebilmek için hayli zamanımız olacak.
Kesretten vahdete gidiyor muyuz?
İmanın gayesi de, insanın hedefi de kesrette -çoklukta-, vahdeti -biri- görebilmek ve O'na ulaşmaktır. Rabbe ulaşmayan hiçbir kulluk muteber değildir. Yüce Rabbe olan imanımız bizi heyecanlandırmıyor, ürpertmiyorsa kulluğumuzda cennet-cehennem beklentisinin dışına çıkamıyorsak, aksayan bir şeyler var demektir. Ama bunun da, tasavvufun da, kilu kal -sözler cümbüşü- olmadığının farkında olarak bu kulluğu yakalamalıyız.
Bu ramazan, bu vahdete vesile olabilir mi acaba?
Dostları uzaklaştırmak, şerri yakınlaştırmak
En büyük zafiyetimiz budur. Dostlarımızı uzaklaştırırız. Onları elde hazır kıtalar gibi belleriz. Uzakta ve şerr olanı ise yakınlaştırmaya çabalarız. Böylece dostumuzu kaybederiz, çünkü dostumuz bile güvenini yitirir. Ama düşmanlarımızı da kazanamayız. Çünkü o içten pazarlıklıdır. Ramazan bu konularda da muhasebe şansı vermelidir bizlere.
Hak etmeyeni yüceltmek zulümdür
Genellikle makam erbabı yüceltilir. Çünkü makam erbabı nimet sağlama makamındadır. İnsanlar çoğu kez ihsana boyun eğerler. Dünyayı ebedi sanırlar. Mezarı düşünen azdır. Gerçi makam erbabı içinde bu itibarı hak eden vardır, etmeyen vardır. Hak edene itibar ettiğinizde ona zarar veremezsiniz. Zira o, zaten edebini takınmıştır. Ama hak etmeyeni yüceltirseniz işte o zaman o kişiye zarar verirsiniz. Kendinize zarar verirsiniz. Millete zarar verirsiniz.
Hayali bir örnek vereyim: Halka yukarıdan bakan, insanlardan uzak duran, hep gündemde olmaya çabalayan ama mesela, bir dizi oyuncusunun yanında iki büklüm olan bir yönetici görürseniz ne düşünürsünüz? Eyvah demez misiniz? Ben buna mı itibar ettim, demez misiniz.
İşte ramazan ayına hazırlandığımız bugünlerde bütün bu konularda kendimizle yüzleşmeliyiz. İtibarsızı itibarlı hale getirmişsek, insanları kendimizin dununda -aşağısındagörmüşsek, ibadetimiz alışkanlığın ötesine taşınamıyorsa tevbe etmeliyiz. Belki o zaman ramazana daha salim bir kalple girmiş oluruz.
Önemli not: 19 Temmuz'u 20 Temmuz'a bağlayan gece sahura kalkacağız. Bu yıl da inşallah hem sahur ve hem de iftarda ATV'de sizinle olacağım. Sizi ramazanın bu şerefli atmosferinde ATV ekranlarında bekliyorum.