Yüce Allah'ın birçok mahlukatından birisi de cinlerdir. Cinlerin müminleri ve inançsızları vardır. Yemeğe başladığınızda besmele çekmezseniz, şeytan o sofraya oturur. Sofrada besmele çekilirse cinler, "Hadi gidelim, bize yer yok derler"
Cinler, dumansız ateşten yaratılmışlardır. (Rahman, 15) Onların da kendilerine göre soyları, ataları ve aileleri vardır. (A'raf, 38; Kehf, 50) Olağanüstü büyük cisimler yapabilir, dalgıçlık gibi zor işleri başarabilirler. "Ey cin ve insan topluluğu ! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bugününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" (En'am, 130) ayeti de gösteriyor ki, dinen insanlar gibi sorumludurlar. "Andolsun ki cehennem için cinlerden ve insanlardan çok kişi yarattık." (A'raf, 179) Melekler gök semasından yer semasına inip bir emir iletirler. Şeytan onlardan işittiğini kahinlere bildirir. Kahinler de onlardan işittikleri yalan yanlış bilgilere yüzlercesini ekleyip, dostlarına bildirirler. Buhari'nin verdiği bu bilgiye göre kahinler cinleri kullanarak, cinler de insanları kullanarak insanları aldatırlar. Cinlerden bahseden ilk ayetler, Peygamberimiz'in peygamberliğinin 8 ve 11'inci yıllarında nazil oldu. Nas suresi hariç. Bu yıllarda meşhur şair, kahin ve sihirbazlar müslüman oldu. Şair Devsi, Şair Süveyd, Sihirbaz el-Ezdi Taif'li yıllarda İslama girdi. Nahle vadisinde Peygamberimiz cinlerden biat kabul ederken, bazı hayvanların şekline girmemelerini kendilerine söylemiş ve kabul etmişlerdir. Bununla beraber değişik suretlere bürünebilirler. Genellikle Kur'an-ı Kerim ayetleri 5 tür cinden (şeytan) bahseder. Cinlerin azgınlarına "şeytan" tabiri kullanılabilir. Bilindiği gibi Hz. Süleyman cinlere hakim olmuş, onlara hakimiyet sağlamıştır. Cinlerden büyük ordular kurmuştur.
SOFRANIZA OTURUR
Hz. Cabir (r.a.) Peygamberimiz'den ilettiği bir hadisinde şöyle der: "Kişi yemeğe başladığında besmele çekmezse, şeytan o sofraya oturur. Ama kişi besmele çekerse, 'hadi gidelim, bize yer yok' derler." Bu bilgiler değişik kitaplarda 'Ahkamul Can' gibi eserlerde de uzunca anlatılır. Buradan kastedilen mesaj da şudur: Cinler vardır. Şeytan onlardan bir gruptur. Cinlerin müminleri ve inançsızları vardır. Yüce Allah'ın birçok mahlukatından birisi de cinlerdir. İnsanlarla temasları normal şartlarda olmaz. Ancak onlarla özel ilişki kuranlar olabilir. Bu da hoş ve faydalı olmayan bir durumdur.
NASIL CEVAP VERECEĞİM?
Bir dostu anlatıyor: Hz. Amr ibni As ölüm döşeğindeyken yanına gittik. Bizi görünce yüzünü duvara döndü, uzun bir süre ağladı. Bunun üzerine oğlu Abdullah: Babacığım, ölümden korktuğun için mi ağlıyorsun ? Amr ibni As (r.a.): Hayır, vallahi ölüm sonrasının korkusundan ağlamıyorum. O zaman Abdullah: "Babacığım, sen hayırlı işler yaptın. Sen Resulullah (s.a.v.) sohbetinde bulunmadın mı? Onun valiliğini yapmadın mı? O sana şu müjdeyi vermedi mi? Suriye'yi sen fethetmedin mi?" diye özelliklerini tek tek saymaya başladı. O zaman Amr ibni As yüzünü bize döndü ve şunları söyledi: Ahiret için hazırladığımız en değerli azık "La ilahe illallah Muhammedin Rasulullah" sözüdür. Dinleyin beni. Benim hayatımda üç devir vardır. Bir zamanlar kâfirdim. Müşriktim. Allah'ın elçisine benden fazla kin besleyen yoktu. En çok istediğim şey, bir yolunu bulup onu öldürmekti. Şayet bu haldeyken ölseydim, mutlaka cehennemlik olurdum. Helak olurdum.
GÜNAHLARIN YOK OLUR
Allahü Teala gönlüme İslam sevgisini koyunca, kalkıp Peygamber Efendimizin yanına gittim: 'Elini uzat sana biat edeceğim' dedim. O elini uzatınca, ben elimi geri çektim. Hz. Peygamber (s.a.v.) bana döndü: 'Ne oldu, Amr ?' diye sordu. Sonra aramızda şu konuşma geçti. -Şart koşmak istiyorum -Neyi şart koşacaksın? -Allah'ü Teâlâ'nın beni bağışlamasını. O zaman Peygamber Efendimiz (s.a.v) bana şunları söyledi: Müslüman olmanın, önceki günahları yok ettiğini bilmiyor musun? Hicret etmenin, daha önceki günahları silip süpürdüğünden haberin yok mu? Haccetmenin önceki günahları ortadan kaldırdığını bilmiyor musun? O günden sonra Allah'ın elçisinden daha çok sevdiğim kimse yoktu. Gözümde ondan daha büyük biri mevcut değildi. Ona duyduğum saygıdan dolayı gözlerimi kaldırıp yüzüne bakamazdım. Biri bana Peygamber Efendimizi (s.a.v.) anlatmamı isteseydi, yüzüne doya doya bakamadığım için bunu yapamazdım. Şayet bu haldeyken ölseydim, cennetlik olmayı umabilirdim. Ama heyhat ki ne heyhat. Daha sonra saltanat işlerine karıştım. Siyasete bulaştım. O işlerin aleyhimde mi, lehimde mi olduğunu bilemiyorum. Sizden şunu istiyorum: Öldüğüm zaman arkamdan ne ağıt, ne de ateş yakın. Mahrem yerlerimi iyice örtün, kimse görmesin, çünkü melekler beni hesaba çekmek için yanıma gelecekler. Beni gömdüğünüz zaman üzerime toprağı yavaş yavaş atın. Sonra kabrimin yanından hemen ayrılıp gitmeyin. Bir deveyi kesip etini taksim edecek kadar bir zaman orada durun. Böylece siz yanımdayken yerime alışayım ve Rabbimin elçilerine nasıl cevap vereceğimi düşüneyim.