Allah'ın yüce ve sonsuz rahmeti, günahlarımızdan çok daha büyüktür. Yeter ki zaman varken, iş işten geçmeden yüce Rabbin tövbe kapısından geçelim. O kapı hiç kapanmaz. Her daim açıktır
Peygamberimiz hayatında tek bir defa hac yapabilmiştir. Ondan sonra hac yapamadığı için de bu haccına "veda haccı" denilir. İki veya üç kez de umre yaptığı biliniyor. Son veda haccında Arafat Meydanı'ndaki veda hutbesini irad ettikten sonra özel bir dua eder. Ancak bu duasına cevap gelmez. Yaptığı dua şudur: "Ya Rabbi! Ümmetim içinde zalim ve mazlumlar olacak. Eğer zalime yaptığı zulüm karşılığında adalet uygularsan, onların kurtuluş imkanı olmayacaktır. Sen dilersen mazluma uğradığı zulümden dolayı cenneti, zalime de affı vermeye güç yetirirsin." Dua budur. Yalnız Arafat'ta bu duaya Rabbimiz'den cevap gelmedi. Hz. Peygamber (s.a.v.), Müzdelife denilen ve Arafat ile Mina arasında yer alan bölgeye akşam olunca geçti. Burada şeytana atılacak taşlar toplanacaktır. Haccın önemli yerlerinden birisidir. Hz. Peygamber (s.a.v.), burada da duasını tekrarlar. Ancak duaya bir cevap gelmez. Ancak sabaha doğru Mina'ya geçilmeden önce Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Arafat'ın ufkuna bakıp gülümsediği görülür. Sahabeler hemen sorarlar: "Ey Allah'ın elçisi, Arafat'tan bu yana sizi düşünceli gördük. Müzdelife'de de öyleydiniz. Ama şimdi sizi gülümser görünce rahatladık. Bunun sebebi nedir?"
'ALLAH İYİLERİ BAĞIŞLADI'
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle cevap verdi: "Ben Arafat'ta özel bir dua etmiştim. Ama duama cevap gelmedi. Burada da duamı tekrarladım. Nihayet Cebrail bana duamın kabul edildiği haberini iletti: "Allah iyi olanlarınızı bağışladı. İyilerinizi kötüleriniz hakkında şefaatçi kıldı.' İnen rahmet onları da kapsadı. Buradan yeryüzüne dağıldı. Tövbe edip, dilini ve elini sakınan herkese ulaştı." Şeytan ve askerleri Arafat dağı üzerinde Allah (c.c.) nasıl cevap verecek diye bekliyorlardı. Bana verilen bu cevabı işitince bazılarına toprak saçarak dağıldılar. Dediler ki Allah'ın rahmeti kötüleri de kapsadı. Artık kötüler de ümitsiz olmayacak. İşte ben onların bu halini görünce gülümsedim." (Ahmed, Müsned, IV, 515) Ümitsizlik büyük günahlardan biridir. Allah'ın yüce ve sonsuz rahmeti elbette ki günahlarımızdan çok daha büyüktür. Yeter ki zaman varken, iş işten geçmeden yüce Rabbin tevbe kapısından geçelim. O kapı hiç kapanmaz. Her daim açıktır. Yüreğini açan herkese kucak açmaktadır
***
Ya rabbi senin rızan için
Hz. Peygamber anlatıyor: Üç kişi yolda giderken sağanak yağmura yakalanıp, bir dağın mağarasına sığındılar. Sığındıkları mağaranın önüne, dağın üzerinden bir kaya düşüverdi ve mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine içlerinden biri şöyle dedi: Allah için işlediğimiz bir iş varsa, hatırlayalım ve onu vesile ederek Allah'a dua edelim, belki bizi bu beladan kurtarır." Bundan sonra içlerinden biri: "Ey Rabbim! Benim pek yaşlı anam babam vardı ve bir de küçücük çocuklarım. Onlara ben bakardım. Otlaktan koyunlarımla döndüğümde, koyunları sağar ve yavrularımdan önce ana babama süt içirir, onları beslerdim. Bir gün geç kaldım, karanlık bastıktan sonra gelebildim ve ana babamı uyumuş olarak buldum. Yine her zamanki gibi, koyunlarımı sağdım çocuklarım açlıktan ağladıkları halde, ana babamdan önce onları beslemeyi, onlara süt içirmeyi uygun bulmadım. Ana babamı uyandırmaya kıyamadığım için, sabaha kadar başuçlarında bekledim. Ya Rabbi eğer bu amelim senin yanında kabul olunup, rızanı kazanmışsa, göğü görecek kadar olsun, önümüzü açıver" dedi. Allahü Teala da, kayayı biraz kaldırmak suretiyle bir miktar açtı ve gökyüzünü gördüler. İkinci kişi: "Ey Allah'ım! Bir akrabamın kızı vardı. Onu, bir erkek, bir kadını nasıl severse öyle aşırı bir sevgi ile seviyordum. Bir gün kendisiyle beraber olmayı arzu ettim. Kanmadı; 'Yüz dinar getirmedikçe olmaz' dedi. Bu parayı biriktirinceye kadar çalıştım ve bu arzum tam gerçekleşmek üzere iken amcamın kızı, 'Ey Allah'ın kulu! Allah'tan kork ve ancak Allah'ın hakkı olan nikah ile bana yaklaş' dedi. Bunun üzerine derhal vazgeçip kalktım. Eğer bunu senin rızan için yaptığımı kabul ediyorsan, kayayı biraz daha aç" dedi ve Allahü Teala da kayayı biraz daha açtı. Üçüncü kişi ise şöyle dedi: "Ey Rabbim, ben bir miktar pirinç karşılığında, birini ücretli olarak çalıştırıyordum. İşini bitirdiğinde 'Hakkımı ver' dedi, verdim ama sonradan almak istemedi ve gitti. Ben de o pirinci ekmeye devam ettim ve ondan elde ettiğim kazanç sonunda, çobanları ile birlikte bir inek sürüsü temin edinceye kadar ekedurdum. Alacaklı günün birinde geliverdi ve, 'Allah'tan kork, alacağımı ver' dedi. Ben de kendisine, 'Çobanları ile birlikte duran şu ineklerin yanına git ve onları al' dedim. Adam, 'Allah'tan kork! Ve benimle alay etme!' dedi. 'Alay etmiyorum, onlar senin, onları al' dedim. Ve o da aldı gitti. Ey Allah'ım eğer bunu senin rızan için yaptıysam, mağaranın kapısının kalan kısmını da aç" diye dua etti. Allahü Teala da, mağaranın kapısını onlara çıkıp gidebilecekleri kadar açtı ve ışığı gördüler. Onlar da yollarına devam ettiler.