BU yazıdaki 'çocuk' kavramından 'doğum öncesinden erginlik yaşına' kadar olan dönemi kastedeceğim.
Çocuğu doğurmakla, karnını doyurmakla, okula göndermekle sorumluluğumuzu yerine getirmiş olamayız. Baba ve anneden resmi yetkililere kadar herkesin çocuklara ilişkin sorumlulukları vardır. Ve herkes sorumluluklarını ve hatta yetkilerini en sağlıklı biçimde ortaya koymalıdır. 'Pedofoli' son dönemlerde çocukların maruz kaldığı en büyük cinayettir.
Cinsel dürtülerine bu onursuzluğu ekleyen ruh hastalarına gerekli ceza uygulanıyor mu? Yetkililer bu konuda gerekeni yapıyorlar mı? Çocukları taciz eden, istismar eden çeteler gerekli cezaları alıyorlar mı? İnternet aracılığıyla yaygınlaştırılan bu çirkef pazara müdahale edebilecekler görevlerini yerine getiriyorlar mı? Yoksa birçok konuda olduğu gibi bu hususlarda da bilmediğimiz hesaplar mı var? Bu sorular kafamızı kurcalayan sorular.
Öyle ya herhangi bir 'adli vakada' yetkililerden önce bazı medya mensupları daha çok şey konuşuyor ve daha donanımlı olarak ortaya çıkıyorlarsa, halkın kuşku içinde bir şeyler fısıldaması normal değil mi?
Bütün bunlar uzunca konuşulmalı, yazılmalı, tartışılmalı ki doğru yol bulunabilsin.
Son günlerde çokça konuşulan 'organ mafyası' konusu -çocuklar açısından- az mı yürek yakıyor. Bu çocukların hakkını kim arayacak. Bunların hesabı kime sorulacak. Bu vebal koca bir insanlığı yakacak kadar ağır değil mi?
Çocuklarımızın bizden bekledikleri var. Yerine getirmek zorunda olduğumuz sorumluluklarımız var. Bunları gözden geçirip eksiklerimizi görebilme şansını yakalayabiliriz.
1. Çocuğumuzun cinsiyetini tartışmamalıyız.
Kuran-ı Kerim Mekke müşriklerinin bağnazlığından şöyle bahseder: "Onlardan biri kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir" (Nahl, 58). Bu anlayış bugün de geçerli değil mi? Nice genç gelin erkek doğurmadığı için horlanmıyor mu? Aslında cinsiyeti tartışmak hem çocuğa ve hem de Yaratıcıya karşı en büyük zulümlerden birisidir.
Hazreti Peygamber bu hasta anlayışı yıkmak için şöyle buyuruyordu: "İki kız evladını büyütenle ben, cennette işte şu iki parmak gibi beraber olacağız." (Müslim, Birr, 485-486) Hz. Aişe (rahm) bir çocuğun dünyaya geldiğini duyunca organları açısından sıhhatli olup olmadığını sorar, cinsiyetini hiç sormazdı. Sağlam doğunca da "Allah'a hamd olsun" derdi.
2. Çocuğumuzun nesebi belli olmalıdır.
Doğan her çocuğun nesep hakkı vardır. Baba ve annesi belli olmalı ve nikâh akdinden sonra dünyaya gelmiş olmalıdır. Bu, doğan çocuğun en tabii hakkıdır. Doğan çocuğu babasız veya annesiz bırakanlar sorumludurlar.
3. Doğumdan sonra dini görevler yerine getirilmeli.
Bunlar da çocuğun hakkıdır. Baba ve anne bunları yapmakla yükümlüdür. Sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet -hafif sesle- getirilmeli, doğumdan dolayı fakirler sevindirilmeli, akika kurbanı verilmeli, çocuğa güzel bir isim takılmalıdır. Çocuk sünnet edilmelidir.
4. Çocuğun süt hakkı gasp edilmemeli.
Kuran-ı Kerim süt emzirmeyi bir görev olarak yükler. Hem anneye ve hem de babaya. "Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler..." (Bakara, 233) İbn Kayyım gibi âlimler çocuğun iki yıllık süt emme hakkı vardır derken, çocuk zarar görecekse anne daha önce bu emmeyi kesemez. Hele bazı annelerin fiziksel görünümlerini bahane ederek bundan kaçınmaları kabul edilemez. Anne iki yıldan önce sütten kesecekse bunu babayla ortaklaşa alacakları bir kararla yapabilir. (Tuhfetül Mevlud, 205)
Bazı fıkıhçılar terk edilmesi halinde çocuğa zarar gelecekse hukuken anne süt emzirmeye icbar -yükümlü- tutulabilir derler. Malikiler böyle derler. Ama cumhuru fukaha fıkıhçıların çoğu anne teşvik edilir ama zorlanamaz derler. (İbn'ül Arabi, Ahkamül Kuran, 1/204-206; Cassas, Ahkamül-Kuran, 1/403; İbn Kudame, Muğni, 7/627)
5. Çocuğun yeme-içme-giyinme hakkı vardır.
Buna nafaka hakkı diyoruz. Çocuk ergenlik çağına ulaşıncaya kadar babasından yeme, içme, giyinme ve barınmayı isteme imkânına sahiptir.
6. Çocuğun güzel terbiyeyi isteme hakkı vardır.
Çocuk baba ve annesinden edep ve güzel ahlak ister. Ahlakı, edebi ve hayat tarzı bozuk olan baba ve anne, çocuğuna ihanet ediyordur aslında. Buna hakları yoktur. Kuran aileyi korumayı emreder: "Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun..." (Tahrim, 6) Peki, ateşe zıplayan bir insanın ailesini koruması mümkün mü? Tabii ki değil.
7. Çocuğun sırrı deşifre edilmemeli.
Baba ve anne çocuğunu etrafa jurnallememeli, eksiğini, hatasını eğitimle düzeltmelidir. Bu, suç işlediğinde suçunu gizlemeli anlamına gelmemelidir. Suç işleyen veya ciddi sapkınlıkları olan çocuk mutlaka eğitilmeli ve gerekli işlemler yapılmalıdır.
8. Çocuk ilgi ve sevgi bekler.
Baba ve anne çocukla ilgilenecek, hatta gerekirse çocuğuyla oynayacak ve eğlenecektir. Hz. Peygamber torunları olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'le oynar ve şakalaşırdı.
9. Çocuk eğlenme hakkına sahiptir.
Her çocuk oynamak, zıplamak, koşmak, bağırmak, neşelenmek hakkına sahiptir. Baba veya anne bu zemini sağlamak zorundadır.
10. Çocuk tedavi olmak hakkına sahiptir.
Hasta olan çocuğun doktor veya ilaç edinme hakkı vardır ve ebeveyn bunu sağlamak zorundadır. Baba veya anne bunu sağlayamıyorsa devlet bunu sağlamakla yükümlüdür.
11. Çocuk eğitim -okuma- hakkına sahiptir.
Kız veya erkek her çocuğun eğitim hakkı dini bir haktır ve baba ile anne veya yetkililer onlara bu imkânı tanımakla yükümlüdür. Tabii bu yazıda çocukların haklarından bir kısmını örneklenme anlamında takdim ettim. Haklar bununla kısıtlı değildir. Sağlıklı bir hayat için insan onur ve vicdanının gerektirdiği her gereklilik çocuğun olmazsa olmaz hakkıdır.