Hz. Enes (ra) anlatıyor:
Peygamberimiz (sav) arpa ekmeği ile kokusu hayli ağır olan iç yağı yemeye davet edildiğinde dahi çağıranı kırmaz, davete icabet ederdi. Vefat etmeden önce, ailesinin nafakasını temin edebilmek için zırhını bir Yahudi'ye rehin olarak bırakmış ve onu geri alamadan vefat etmişti.
Hz. Ömer (ra) anlatıyor:
Adamın biri Resulü Ekrem'e (sav) üç defa seslenmiş ve Resulullah da (sav) her seferinde ona 'Lebbeyk-Buyur' diyerek çağrısına karşılık vermişti.
Ebu Ümame (ra) rivayet ediyor:
Bir kadın vardı; erkeklerle kötü-fuhşi sözler ediyordu. Bir defasında Rasulullah (sav) yüksekçe bir yerde oturmuş yemek yiyordu. Bu kadın Rasululah'ın (sav) yanına geldi ve:
-şuna bakın, kölelerin oturduğu gibi oturmuş onların yemek yiyişi gibi yiyor, dedi. Bunun üzerine Nebi (sav):
-Hangi köle benden daha iyi kölelik (Allah'a kulluk) yapabilir ki? buyurdu. Kadın:
-şuna bakın, kendisi yiyor, bana vermiyor, dedi. Rasulallah (sav):
-Gel, sen de ye! buyurdu. Kadın:
-Bana kendi ellerinle yedir, dedi. Rasulullah (sav) elleriyle ona bir lokma uzattı. Bu lokmanın ardından kadın, büyük bir hayâ perdesi içine büründü ki hayatının sonuna kadar bir daha hiç kimseye kötü söz söylemedi.
Cerir (ra) anlatıyor:
Adamın biri Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldiğinde onun heybetini görünce tir tir titremeye başlamıştır. Adamın halini gören Hz. Peygamber de (sav):
-Rahat ol! Ben bir hükümdar değilim. Ben kuru et pişirerek karnını doyuran, Kureyşli bir kadının oğluyum, buyurmuştu.