İnsanı musibete uğratan, belalara hedef yapan dilin boş bulunmasıdır. Peygamber Efendimiz onun için, "Diline sahip olana cenneti garanti ederim" buyuruyor. Hz. Peygamber, yalan söylemeyi zina kadar, içki kadar, hırsızlık kadar ağır sayıyor
Hz. Ebubekir (ra) bir gün dilini tutar ve şöyle der; "Benim bütün çektiklerim senin yüzündendir." Gerçekten de insanı musibete uğratan, belalara hedef yapan dilin boş bulunmasıdır. Onun içindir ki, "Diline sahip olana cenneti garanti ederim" diyor Hz. Peygamber. Hz. Peygamber (sav) bir seferinde şöyle buyurur; "İnsanı yüzüstü cehenneme sürükleyen şey, dilinin ürettiği kötü sözlerdir." (Tirmizi, İman 8, İbn Mace Fiten 12)
SÖYLENEN SÖZ DOĞRU OLMALI
Hz. Peygamber çocuğuna seslenen bir kadını duyar. Kadın çocuğuna şöyle diyordu; "Buraya gel, sana bir şey vereceğim." Hz. Peygamber (sav), "Ne vereceksin?" diye sorar. Kadın, "hurma" cevabını verir. Bunun üzerine Peygamberimiz, "Eğer çocuğa, bir şey vereceğim deyip de vermeseydin, bu söz senin amel defterine yalan olarak yazılacaktı" der. (Ebu Davud Edep 79) Hz. Peygamberin yanına biri gelir ve şöyle sorar, "Ey Allahın Resulü, Müslüman içki içebilir mi?" Hz. Peygamber (sav), "İçebilir. Günaha girmiş olabilir" der. "Müslüman hırsızlık yapabilir mi?" diye sorar. Peygamberimiz (sav); "Yapabilir" der. "Müslüman zina yapabilir mi?" diye sorar. Efendimiz, "Yapabilir" buyurur. Bunun üzerine adam sorar, "Peki, yalan söyler mi?" İşte o anda Hz. Peygamber doğrulur ve hiddetle şu cevabı verir; "Hayır! Müslüman yalan söylemez." Zira yalan, "doğruluk üzerine kurulan" Peygamberlik müessesesinin bütün ilkeleriyle çatışır. Ticaretimizde, ikili ilişkilerimizde doğruluk ilkesine riayet ettiğimiz çok söylenemez. Namazla, hacla, imamla, camiyle, Kur'anla, yalanın bir yerde olamayacağını düşünemiyoruz. Doğruluk mutlaka kazandırır. Görüntüde kaybettirse de, neticede kazandırır. Çünkü doğrunun sahibi ve ortağı Allah'tır.
***
Hayır ve şer Allah'tandır
Ashabtan Hz. Ubabe bin Samit'in (ra) oğlu Velid anlatıyor: "Babam Rasulullah'ın (sav) arkadaşlarındandı. Babamın hastalığı sırasında yanına girmiştim. 'Babacığım. Bana vasiyetini bildir. Ne söylemek istersen söyle' dedim. Babam, 'Beni oturtun' dedi. Biz onu oturttuk. Bunun üzerine şöyle söylemeye başladı: 'Yavrum! Kadere, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna iman etmedikçe, imanın gerçek tadını alamazsın. Allah'ı da gerektiği şekilde bilemezsin' dedi. Ben: 'Babacığım, kaderin hayrını şerrinden nasıl ayırt edebilirim?' diye sordum. Babam: 'Oğlum, şunu kesinlikle bilmelisin. Allah'ın senin hakkında yazmadığı bir şey asla başına gelmez. Allah'ın senin hakkında yazdığı bir şey de mutlaka seni bulur. Ben Peygamber Efendimizin (sav) şöyle buyurduğunu kulaklarımla duydum: Allah'ın ilk yarattığı şey kalemdir. Sonra Allah'ü Teâlâ kaleme yaz buyurdu. Kalem, 'Neyi yazayım, Ya Rabbi?' deyince de: Kıyamete kadar olacak her şeyin kaderini yaz buyurdu. Kalem de o andan kıyamete kadar olacak her şeyi yazdı. Bak oğlum! Bunun böyle olduğuna iman etmeden ölürsen, cehenneme girersin. Çünkü Peygamber Efendimiz (sav), 'İmanın böyle olduğuna iman etmeden ölen kimse benden değildir' buyurdu."
***
Peygamberimizin Hz. Ebubekir'e öğrettiği duâ:
Allah'ım, Peygamberin Muhammed, dostun İbrahim, sırdaşın Musa, kelime ve ruhundan olan İsa hürmetine, Musa'ya inen- Tevrat, İsa'ya inen İncil, Davut'a inen Zebur, Muhammed'e (sav) inen Kur'an hürmetine, Bütün peygamberlerine indirdiğin vahiy hürmetine, Mahlukatın üzerindeki kaza ve takdirin, senden isteyenlere verdiklerin; fakir ettiğin zenginler, zengin ettiğin fakirler, hidayete ulaştırdığın kimseler hürmetine, Kur'an-ı Kerim'de olan Samed, Ehad ve Tahir isimlerin hürmetine, gündüzleri aydınlatıp geceleri karartan ismin hürmetine, azamet ve kibriyan ve Zatı'nın nuru hürmetine, senin kuvvet ve kudretinle Kur'an-ı Kerim'i okuyup anlamamı ve bütün hareketlerimi ona uydurmamı senden dilerim. Güç ve kuvvet ancak sendendir. Ey merhametlilerin en merhametlisi!