İnanan insanlar, uğraşmaları gereken noktalardan başka şeylere odaklanınca atı alan Üsküdar'ı geçiyor. Dikkat ediniz.
Büyük bir tahrifat ve tahribatlarla karşı karşıyayız. Bugün dikkat etmezseniz yarın evlatlarınız elinizde bulunan bu 'Kuran'dan ve Hz. Peygamber'den (s.a.v.) uzaklaşacaklardır.
Dışarıdan yapılamayan ihanet öz evlatlarınıza yaptırılacaktır.
Bu bir kahve falı, bir burç falı filan değil, bir öngörü de değil. Bu apaçık ortadadır.
Dikkat etmemiz gereken bir iki hususa işaret etmek istiyorum.
Müslüman görünümlü misyonerler
Adamların adı Ahmet, Faruk, Ayşe vesair.
Besmele ile başlıyorlar. Ezanı huşu ile dinliyorlar.
Ellerinden meal düşmüyor. İslamî kavramlar kullanıyorlar. Allah'ın selamını veriyorlar.
Sohbetlerinde Allah'la başlıyor ve sonra Kuran'ı itibarsızlaştırmaya çabalıyorlar. Kendilerince Kuran'ın içinde çelişkiler var diyorlar. Yeni bir kitap dizayn ediyorlar. Kuran, İncil, Tevrat'tan karma bir kitap. Bunlar Hz. Peygamber'i (s.a.v.) devreden çıkarmaya, sünneti hurafe olarak nitelemeye çabalıyorlar. Bunun dindeki adı ilhaddır. İrtidattır.
Yani İslam'ın dışına çıkmaktır. Tabii daha önce Müslümanlıkla ilgili bir geçmişleri varsa.
Hz. Peygamber'i (s.a.v.) devreden çıkarırken; Hz. İsa'yı öne çıkarıyorlar. Bu tehlikeli ve örgütlü tahrifatçı, İslam düşmanı grubun Hz.
İsa ile Hz. Musa ile ne ilgisi olabilir ki!
Bunların kutsallarla ne ilgisi olabilir ki.
Bizler gereksiz hamlelerle birbirimizi üzerken, hırpalarken bu sinsi ve tehlikeli akımlar evlatlarımızı avlıyor. Dinsizleştiriyor, kendilerine köle ediyor.
Neo-Mevlanacılar
Ekranlarda, eğilip bükülüp Hz. Mevlana'nın aşkından bahseden nevzuhur kişiler; birer 'aşk perisi' gibi Hz. Mevlana'yı anlatıyor. Aslında anlattıkları Mevlana değil. Ruhlarındaki kirli ve tezgâhlanmış ibadetsiz, adabsız, namazsız, örtüsüz, Hz. Peygamber'siz (s.a.v.) yeni din olgularına Hz. Mevlana'yı kurban ediyorlar.
İstismar ediyorlar.
Bu ayakları yerden kesilmiş, kıblesi karışık kişilerin 'misyonerlerden' hiçbir farkı yoktur.
Bunların dini Kuran ve Hz. Peygamber (s.a.v.) odaklı değildir. Nefis, ego, yılışıklık, istismar ve ibadetsizlik odaklıdır. Bunlara dikkat edin. Bırakın Mevlana'nın müridi olmayı, Mevlana şehrinin kapısından içeri giremezler.
Bunlar Kuran-ı Kerim ve sahih sünnetteki ibadetleri, emirleri, yasakları, tarihi kişilikleri sembollerle yaftalarlar.
Cahil olan, konuksever televizyoncular da onları köşeye oturtup; 'amanın, ne güzel lütuf buyurdunuz... Neden daha önce bilemedim' diyerek takdim ederler.
Bu vebale ve günaha ortaksınız. Cehaletiniz ortaklığınızı gizlemez veya meşru hale getirmez.
Sizler ehli sünnet dediğimiz 'Kuran ve sünnet' anlayışını, mezheplerin ve tasavvufun açtığı nezih İslam'ı bozmakla meşgulsünüz. Allah elbet size fırsat vermeyecek.
Elbette Hz. Mevlana'nın hakkını vererek, Kuran ve sünnet ölçüsünde Hz. Pir'i anlatan kardeşlerimiz, gönül dostları, gönül mimarları bu sözlerin dışındadır. Hz.Resulu, Mevlana'nın ruh merkezi yapan edep sahipleri, bu sözlerin muhatabı değiller.
Yegane sahil Kuran'dır
Etrafınıza bakın. Gözünüzü kapatıp açın. Bir daha bakın.
Rüya mı görüyorum diyorsunuz değil mi? Birbirinize ağır söz söylemeyin. Birbirinize müşfik olun. 'Ruhema.
Beynehüm'; müminler kendileri arasında merhametlidirler vasfınızı kaybetmeyin.
Ümmeti üzmeyin. Ümmetin boynunu eğdirmeyin. Yaptıklarımız gayretullaha dokunmasın. Sonra dualarımız geri döner.
İcabet saatleri sizden çekilip alınır. Dualarımız meleklerin aminlerine isabet etmez. Ahirette hiç hesaba katmadığınız manzaralarla karşılaşırsınız.
Belki de ahirette; 'Ve beda lehum minellahi ma lem yekunu yahtesibun: Ve onlara hiç hesaba katmadıkları şeyler Allah tarafından meydana çıkarılır' ayetine muhatap olursunuz.
Hiç kimsenin özelliği yoktur. Hiçbirimize yeni vahiy gelmeyeceğine göre, söz bittiğine göre, birbirimize neyle üstünlük sağlayacağız.
Sen haklı olduğun kadar, haksız da olabilirsin.
Karşındaki haklı olduğu kadar haksız da olabilir.
Mizan yok. Mizan Allah'ta. Hesabın doğrusu orada.
Bir fırtına var. Ortalık sis kaplı. Allah diyerek yola çıkanlara, Rabbin Rabbimdir deyin.
İlahın ilahımdır deyin. Sonra Allah nimetini alır. Yukarı kaldırır. Süreyya'ya çıksanız da ulaşamazsınız. Güneşi indirseniz de sizin güneşiniz olmaktan çıkar. Başkalarını aydınlatır, başkalarını ısıtır. Gelin; sözün, kelimenin, nefsin, egonun, düşmanlığın belini kıralım.
Yegâne sahile sığınalım. Allah'ın yüce kitabına ve Resulüne.
***
Veda haccındaki sözlerinden
Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatında sadece bir kez hac yapmıştır. Buna da veda haccı denmiştir. Bu haccında, Arafat'taki genel 'veda hutbesi' dışında da yer yer sahabeye konuşmalar yaptı.
Nasr suresi inince
Denilir ki Nasr suresi Mina'da iken efendimize indi. Bu kısa surenin anlamı şöyledir:
'Allah'ın yardımı ve zafer geldiğinde ve insanlar Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, Rabbinin şanını yücelt. O'na hamd et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O her zaman tövbeleri kabul edendir. (Nasr, 1-3)'
Bu sure indiğinde sahabe büyük coşku gösterdi. Ancak Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Abbas gibileri çok gözyaşı döktüler. Çünkü onlar bu ayetlerin Peygamberimizin vefatına işaret ettiğini biliyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu ayetlerden sonra ibadete düşkünlüğü artırdı. Zaten düşkündü. Ama dozunu günden güne artırdı. Bu değişimi Hz. Ebu Hureyre şöyle anlatıyordu: 'Bu ayetlerin inişinden sonra, Hz. Peygamber kendini ibadete o kadar çok verdi ki, bundan dolayı ayakları şişti. Bedeni zayıf düştü, az gülümser oldu. Ve çokça ağlıyordu artık.'
İşte o günler. Arafat'ta devesinin üzerinde ayağa kalktı. Karşısında ihramlı 120.000 (yüz yirmi bin) kişi vardı. Şöyle dedi: Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyin. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle bir yerde bir daha buluşmayabilirim. Rabbinize kavuşuncaya kadar canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öyle mukaddestir. Birbirinize haramdır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları kaldırılmıştır. Ey insanlar! Bugün şeytan, sizin şu topraklarınızda kendisine kulluk edilmesinden ümidini kesmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerle ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Öyleyse dininizi korumak için bunlardan da sakınınız. Kadınlara iyi davranın. Onlar sizin yanınızda zayıftırlar. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Onların namuslarını ve iffetlerini Allah adını anarak helal edindiniz. Ben size öyle bir şey bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarılırsanız, asla doğru yoldan sapmazsınız.
O, Allah'ın kitabı ve Peygamber'in sünnetidir.
İyi bilin ki, Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler.
Kişiye kendisinin malı kendisi onu içinden gelerek gönül rızasıyla vermiş olmadıkça helal olmaz. Kendinize yazık ve zulüm etmeyiniz.