İslam'da temel esas iman etmektir. Allah'ın bir olduğuna ve Hz. Muhammed'in (sav) O'nun kulu ve elçisi olduğuna iman eden Müslüman, günahkâr olsa bile cennetle müjdelenmiştir
Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Bir gün arkadaşlarımızla oturuyorduk. Sohbetin sonunda Peygamberimiz'i sorduk. İçimizden kimse O'nu görmemişti. Aradık ama bulamadık. Merak etmeye başladık. Acaba nereye gitmişti? Ben, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer üç ayrı yöne gittik. Sonunda Hz. Peygamber'i ben buldum. O, (sav) Medineli bir sahabenin bahçesindeydi. Cübbemi toparlayıp bahçenin ortasına fırladım. Dikkat ettim. Tek başınaydı. Yanına yanaştım. Beni görünce: "Nereden geliyorsun Ebu Hirr (kediciğin babası)" diye sordu. Ben: Ey Allah'ın Resulü seni bulamadık. Merak ettik. Her birimiz bir yöne dağıldık, Medine sizi arıyor ey Allah'ın Resulü, dedim. Resulullah (sav) döndü ve bana şöyle buyurdu: "Ebu Hureyre insanlara dön ve onlara şunu duyur: "Kim Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim O'nun peygamberi olduğuma ihlaslı bir şekilde kalbiyle iman ederse cennete girer." (Müslim, İman, 10 hd: 31-52)
PEYGAMBERİN MÜJDESİ
Peygamberimizin verdiği müjdeyi duyan Ebu Hureyre (ra) bahçeden fırlayarak çıktı. Halka bu müjdeyi verebilmek için Medine'ye doğru süratle koşuyordu. Birazdan yolda Hz. Ömer (ra) ile karşılaştı. Ebu Hureyre (ra), Hz. Peygamber'i (sav) bir bahçede bulduğunu ve ondan önemli bir müjde aldığını söyleyince Hz. Ömer (ra) müjdeyi sorgulamaya başladı. Ebu Hureyre (ra) "Allah" müjdesiydi cevabını verdi. Bunu duyan Hz. Ömer (ra): Git, Hz. Peygamber'e (sav) şöyle söyle; Ey Allah'ın elçisi, Ömer insanların bu sözü işitince tembelliğe düşeceğinden korkuyor. "Bu müjdeyi saklasak olmaz mı", diye soruyor.
Bunun üzerine geri döndüler. Ebu Hureyre (ra) arkasında Hz. Ömer (ra) olduğu halde Hz. Peygamber'in huzuruna ulaştılar. Hz. Ebu Hureyre (ra) biraz da ağlamaklı bir sesle Peygamberimize Hz. Ömer'in onu geri çevirdiğini, müjdeyi halka ulaştırmasına engel olduğunu anlatmaya çalıştı. Hz. Peygamber (sav) arkadaki Hz. Ömer'e bakıp: "Nedir bu hal Ömer! Neden engel oldun?" diye sorunca, Hz. Ömer kendini şöyle savundu: "Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar bu müjdeyi duyarlarsa buna güvenip rahatlarlar. Ben bundan korktum. Bırakınız ibadet yapmaya devam etsinler. Ey Allah'ın elçisi, benim söylemeye çalıştığım budur işte."
Hz. Peygamber (sav) biraz duraksadı, tebessüm etti ve sonra usulca şöyle fısıldadı: "Peki, bırakın ibadet etsinler."
Bu tavrıyla Hz. Peygamber (sav) Hz. Ömer'in endişesine kısmen hak veriyor ve müjdeyi bir an için erteliyordu. Bu müjde farklı kanallardan yine de bize ulaştı. Bu bilgiyi aldık ve kabul ettik. Bu olaydaki Hz. Ömer'in sertliğinin sebebi Müslümanların 'daha ihtiyatlı' davranmaları endişesidir.
İMAN, DİNİN TEMELİDİR
Halkın özdeyişiyle her yiğidin yoğurt yiyişi başkadır. Hz. Ebu Bekir daha orta çizgide. Hz. Ömer; "Ben yokuş olmazsa yürüyüşü sevmem. Sağımda çakmasa, şimşeği sevmem" diyen bir karakter. İslami davetin tabir yerindeyse 'şahinlerinden'. Hz. Peygamber (sav) ise her zamanki gibi mutedil olanı. Ama bir nokta var ki, bütün çizgiler orada kesişiyor: O da 'iman' konusudur. Allah'ın birliğine, ortağının olmadığına ve Hz. Muhammed (sav)'in O'nun elçisi olduğuna iman etmek... Burası işin kırmızı çizgisi. İman meselesi pazarlık konusu edilemiyor. Ameldeki yetersizlik, eksiklik, azlık-çokluk, bütün bunlar olabilir şeylerdir. Ama iman etmek koşuluyla. İman olmayınca bunların hiçbirinin kıymeti yok. Fakat diyelim ki her an elinde tesbih olsa yüzlerce kez hacca gitse, alnı secdeden kalkmasa bütün bunların yanı başında imanın bu iki temelinden birini reddederse, çizginin dışına taşmış olur. İslam'ı terk etmiş olur. Büyük günahlar kişiyi dinden çıkarmaz ancak asi ve günahkâr yapar. Hz. Peygamber'in (sav) dostu Ebu Hureyre'nin (ra) kulağına fısıldadığı işte bu noktaydı. Evet, Allah'ın birliğine ve Hz. Muhammed (sav)'in O'nun son elçisi olduğuna iman etmek ahiretteki kurtuluş için yeterlidir. Bu prensibe iman eden kişi ebedi azaptan kurtulur. Ama manen ve vicdanen 'ben cenneti ve kurtuluşu doyasıya hak ettim' diyebilecek mi? Bunun cevabını sizlere bırakıyorum.
BÜYÜKLERİN DUALARI
Hz. Ali'nin cenazeyi kabre koyduktan sonraki duası
Allah'ım! Bu adam senin kulundur ve iki kulunun oğludur. Sana misafir gelmiştir. Sen ise misafir kabul edenlerin en cömertisin. Onun kabrini genişlet ve günahlarını bağışla. Zira biz onu iyi biliyoruz. Bununla beraber sen onu bizden daha iyi bilirsin. Senden başka ilah bulunmadığına, Muhammed (s.a.v.)'in kulun ve Resulün olduğuna şahitlik ederdi.
SORU - CEVAP
1- İki aylık hamileyim. Çocuğumun özürlü olduğunu doktor haber verdi. Aldırabilir miyim?
Çocuğunuzu aldırmayınız. Bizce çocuğun özürlü olma ihtimali (hatta kesin bilgi de olsa) kürtaj için bir gerekçe değildir. Özürlü olan çocuğun da yaşama hakkı vardır.
2 - Nazardan korunmak için "Maşallah" demek yeterli olur mu?
Maşallah ifadesi "Allah'ın dilediği olur" anlamına gelir. Bu söz, güzel ve beğenilen şeyler karşısında Allah'ın büyüklüğünü hatırlamak
ve hayranlık belirtmek için kullanılan bir ifadedir. Bu nedenle de toplumda nazar değmemesi için kullanılıyor. Peygamberimiz (sav) nazar, göz değmesine karşı Ayet-el Kürsi, İhlas, Felak ve Nas surelerini öğütlemiştir.
3- Kaza namazı, vakit namazlarından sonra kılınır mı?
Sabah ve ikindi namazlarından sonra kaza namazı kılmamak daha uygundur. Diğer namazlardan önce veya sonra kaza namazı kılabilirsiniz.