HZ. PEYGAMBER'in (s.a.v.) bir grup arkadaşı bir yolculuktan Medine'ye dönerken şehrin girişinde hareketlerinden şüphelendikleri birini tutuklarlar.
Adam silahlıdır ve casus olduğunu hissettirecek tavırlar içindedir. Sahabe bu adamı tanımaz. Ama ne olur ne olmaz diye de sorgulamadan bırakmak istemez. Medine'ye girdikten sonra adamı Hz. Peygamber'in(s.a.v.) huzuruna çıkarırlar. Peygamberimiz (s.a.v.) adamı hemen tanır. Bu silahlı adam Yemame bölgesindeki Benu Hanife denilen kabilenin lideri olan ‘Sümame' idi. Güçlü, etkili ve tehlikeli bir adamdı. Hz. Peygamber'e (s.a.v.) karşı düzenlenecek bir harekâtı organize niyetiyle o mıntıkada bulunuyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.), Sümame'yi tutuklayanlara sordu: Bu adamı tanıdınız mı? Hayır dediler. Peygamberimiz (s.a.v.) bu adam Sümame'dir deyince sahabe tesadüfen önemli bir suikasta engel olduklarını anladılar.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Sümame'yi sorgulamadı. Çünkü niye geldiğini biliyordu. Zindana da attırmadı. Ama onu Medine mescidindeki sütunlardan birine bağlattı. Sımsıkı bir şekilde değil elbette. Başına da bir nöbetçi dikti. Eve gidince de hanımına esire yemek göndermesini söyledi. Artık Sümame'ye günde üç defa Hz. Peygamber'in (s.a.v.) evinden yemek geliyordu. Sümame'nin gözlerinin önünde olmasını istiyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) Sümame'nin kendisini ve Müslümanları birebir gözlemlemesini arzu ediyordu. Sümame'yi mescide bağlamasındaki sebep buydu. Sümame böylece düşman bildiği Hz. Peygamber'i (s.a.v.) ve cemaatini rahatça değerlendirebilecekti. Bilmediğinin düşmanı olduğunu görme imkânını bulacaktı. Hz. Peygamber (s.a.v.) birinci günün namazının sonunda Sümame'nin yanına gitti ve sordu. "Sümame kendini nasıl hissediyorsun? Bize diyeceğin bir şey var mı?” Sümame şöyle cevap verdi: "İyiyim Muhammed! Benim yanımda ancak iyilik var. Şayet beni öldürürsen hak ettiğim bir cezayı uygulamış olursun. Yok beni affederen bu iyiliği unutmayacak birini affetmiş olursun. Şayet beni affetmenin karşılığında mal istersen arzu ettiğin her şeyi sağlarım.”
Hz. Peygamber (s.a.v.), Sümame'ye cevap vermedi. Evine yürüdü ve gitti. Sümame orada üç gün boyunca tutuklu kaldı, bir anlamda misafir edildi. İhtiyaçlarını giderdi. Yemeğini yedi. Müslümanların Hz. Peygamber'e(s.a.v.) olan sevgi ve saygılarını, birbirlerine karşı olan saygı ve kardeşliklerini gözlemledi. Namazlarda okunan ayetleri dinledi. İslam dini hakkında bilgi sahibi oldu. Korku ve önyargıları gitti. İslam'ı objektif olarak değerlendirme şansı buldu. Kalbi İslam'a ısındı ama bunu hiç belli etmedi. Bir lidere yakışan vakar ve ağırbaşlılığını hiç yitirmedi. Nihayet üçüncü gün Sümame'nin yanına gelen Hz. Peygamber (s.a.v.) aynı soruyu yineledi. Sümame'nin cevabı da aynı oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) sahabeye dönerek, "Sümame'yi çözün ve salıverin” buyurdu. Sümame elbetteki bunu beklemiyordu. Çünkü Hz. Peygambe'e (s.a.v.) suikast hazırlığındaydı ve elbette bunun bedelini ödemeliydi. Ama beklediği gibi olmadı. Resulullah (s.a.v.) onu serbest bıraktı.
Medine'nin dışına çıkan Sümame uygun bir yerde boy abdesti aldı ve Medine'ye geri döndü. Doğrudan Hz. Peygamber'in (s.a.v.) huzuruna çıktı. Ve şöyle konuştu: "Şehadet ederim ki Allah birdir. Sende onun Resulüsün. Ey Allah'ın Peygamberi, yemin ederim ki üç gün önce yeryüzünde en nefret ettiğim yüz senin yüzün, en nefret ettiğim din senin dinin, en nefret ettiğim şehir senin şehrin Medine'ydi. Ama şimdi yeryüzünde bana en sıcak ve sevimli gelen yüz senin yüzün, en sevgili din senin dinin ve en sevimli şehir senin şehrin. Bana müsaade edersen artık umreye gideyim.” Hz. Peygamber (s.a.v.) müsaade etti.
Hz. Sümame umreye gitti. Kâbe'de Müslüman olduğunu haykırdı. Orada büyük saldırılara maruz kaldı. Sonra Yemame'ye döndü. Kavminin başına geçti. Mekke'de kendisine ve Hz. Peygamber'e (s.a.v.) yapılanları unutmadı. Mekke'ye gönderilecek bütün bakliyatın, kuru gıdanın önünü kesti. Mekkeliler bu ekonomik ambargodan o kadar etkilendiler ki Hz. Peygamber'e (s.a.v.) aracılar göndererek Sümame'ye ambargoyu hafifletmesi için aracı olmasını rica ettiler. Hz. Peygamber (s.a.v.) Mekkelilerin bütün zulüm ve ihanetine rağmen Sümame'ye haberci gönderip Mekke'ye uyguladığı ambargoyu kaldırmasını emretti. Hz. Sümame peygamberimizin emri üzerine ambargoyu kaldırdı.
Sümame olayını neden yazdım. Şundan dolayı: Diyelim ki bugün bir Sümame çıksa ve Müslümanlardan -bizden- edep, hoşgörü, tahammül, diğerkâmlık ve daha birçok erdem öğrenmek için bir camiye gidip kendini bir direğe bağlasa veya oraya çöküp halimizi gözlemlese ne görecek? Bizim birbirimizin kuyusunu kazdığımızı, birbirimize tahammüllü olmadığımızı, birbirimiz hakkında temiz yürek taşımadığımızı görecek. Her birimizin ait olduğumuz kendi çevremizi cennete daha yakın gördüğümüzü görecek. Bir kısmınızın ihtişam ve gurur heykeline dönüştüğümüzü, üstadın deyimiyle, bir kısmımızın "Markası silinmiş içi boş konserve kutularına” dönüştüğümüzü görecek. Zengin olanımızın daha zengin olmak için ihalelere koşturduğumuzu, fakir olanımızın kendi yağıyla kavrulduğunu görecek. Paylaşanların az olduğunu, "Ya Rabbi hep bana” diyenlerimizin hayli çoğaldığını görecek. Bir kısmımızın Müslümanlığının kimlik Müslümanlığından öteye geçmediğini görecek. Kabirden sonrayı düşünenin çok azaldığını görecek. Cahillerin çok cesur olduğunu görecek. Haramların basite alındığını, herkesin kendine bir fetva türettiğini, vicdanını rahatlatmaya çalıştığını görecek. Ve daha kim bilir neler görecek.
Acaba Sümame direkten çözüldüğünde hâlâ Müslüman olmak için çabalayacak mı? Yoksa burada Hz. Peygamber'in (s.a.v.), Hz. Ebubekir'in, Hz. Ömer ve Hz. Ali'nin Müslümanlığı yok ben tekrar Yemame çöllerine geri döneyim mi diyecek...
SORALIM ÖĞRENELİM
Bazı ayetlerde "Biz onların kalbine mühür vurduk” diyor. Allah kalbe mühür vurunca kişinin hidayeti bulması nasıl mümkün olur? (Dilek Tüten-İzmir)
Yüce Allah herkesi iyi veya kötüyü tercih edebilecek kabiliyette yaratmıştır. İmtihan için de iyi ve kötü olan fiilleri yaratmış ve kişilere kutsal emirlerle vahiyle peygamber göndererek hangi işin kötü ve hangi işin iyi olduğunu haber vermiştir. Yaratma işi Allah'a ait, tercih etme işi de kula aittir. Yani Allah sizin arzu ettiğinizi yaratmaktadır.
Ayete gelince; onun anlamı şudur: Kişi kalbini Yüce Allah'tan çevirir, gafil olur ve Allah'la irtibatını bitirirse Allah da kulun kalbinden çekilir. Kalbini Allah'a kapatmış olan kişinin kalbinin mühürlenmesi bu anlamdadır. Yoksa Allah durup dururken kişinin kalbini mühürlemez.
Şeytanı sanki Allah'a karşı negatif bir güç gibi görüyorum. Bu bakış açısı yanlış mı? / (Barış Kalın-Edirne)
Şeytanın veya başka bir gücün Yüce Yaratıcı'ya karşı alternatif negatif bir güç olması mümkün mü? Şeytan kötülüğü, çirkinliği ve şerri temsil eden bir görevlidir. Ancak bir sınav aracıdır. Meleklerin iyiliği, güzelliği temsil eden birer sınav aracı olduğu gibi. Şeytan belli görevleri olan bir görevlidir sadece. Kuran-ı Kerim'deki birçok ayet bu vurguyu yapar.
Evlenmemek haram mı? / (Tuna Şirin-Malatya)
Evlenmek güzel bir âdettir. Evlenmeme halinde harama düşeceğini kesin bilen kişi için evlilik farzdır. Diğer kişiler için de bir ibadettir. Ama kişinin durumuna göre sünnet; müstehap veya mubah olur. Neslin devam etmesini sağlayacak oranda evlilik ise her dönemde Farz-ı Kifayedir -şartlı farzdır-.
NOT: Dosta Doğru programlarımız perşembe akşamları saat 00.30 civarında Star TV'de başlamıştır. Canlı olarak programımızı izleyebilirsiniz.