Çağımızdaki Müslümanlar bir garipler. Az ibadetle çok yol aldıklarını sanıyorlar. Zihinlerinde kurguladıkları mahşer âleminde kendilerini temize çıkaracak yığınla sebep buluyorlar. Halbuki "O gün Allah onlara hiç hesaba katmadıkları şeyleri çıkarabilir" (Zümer, 47) Ayetini hiç hayal bile etmiyorlar. Mahşerde, Yüce Rabbin her fiillerini -senin rızan içindir Ya Rabbi- dediklerinde onaylayacaklarını hesap ediyorlar.
Hasan-ı Basri der ki: Sahabeden 30 kadarını gördüm. Her biri münafık olmuş olmaktan korkuyorlardı. Hz. Resulullah'ın (s.a.v.) yanında olmalarına rağmen 'münafık' olma ihtimalinden korkuyorlar. Dağ gibi imanlarına rağmen. Hiçbir ibadet, iyilik, amel size güven duygusu vermemeli. Zaten Hıristiyan ve Yahudileri yakan ateş "Cehennem bizi sayılı günlerden başka yakmayacak." (Bakara, 80; Ali İmran, 24) şeklindeki inançları değil miydi?
Kendilerini garantide görüp Allah'ın azabından korkmayanlar, O'nu gereği gibi tanımayan, hükümlerini bilmeyen helak ehli, bu tür insanlardan başka kim olabilir ki (Araf, 97-99; Nahl, 45). Aslında Allah'ın rahmeti olmazsa hiç kimse ameliyle cenneti hak edemez. Allah'ın Yüce Rahmeti olmadıkça (Müslim, Münafikun, 72)
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sırdaşı olan Hz. Huzeyfe'ye (r.a.) Hz. Ömer usulce soruyordu: Hz. Peygamber (s.a.v.) münafıkların listesini sana verdiğinde aralarında beni de saydı mı? Hz. Ömer gibi her övgünün kendisini tarifte tarifsiz kalacağı bir zirve soruyor. Ben münafıklar arasında mıyım? Ve yine Hz. Ömer şöyle diyor: Mahşerde terazi kurulsa ve şöyle dense, bütün yeryüzü insanları, cennete girecek ama sadece bir kişi cehenneme girecek o bir kişi ben olabilir miyim diye korkarım. Veya dense ki, herkes cehenneme girecek bir tek insan cennete girecek; o bir kişi ben olabilir miyim diye ümitlenirim.
Şımarıklık halimiz had safhada. Çok rahatız. Sanki Yüce Allah bize özel muamele edecek! Halbuki iş böyle basit değil. Hz. Ebu Bekir (r.a.) 'Salih bir müminin göğsünde kıl olmayı dilerdim der ve sonra da, dalda öten kuşa bakar ve mırıldanır: "Sen ne kadar mutlusun. Ölüp gideceksin hesap endişen yok. Keşke ben de bir kuş kadar sorumsuz olsaydım." Büyüklerin dedikleri ve hissettikleri bu. Hiçbirimizin imanlı ölme veya direkt cennete girme garantimiz yok. Var diyen yalancıdır. Ona göre hareket edin. İsterseniz almanız gereken ölçüyü alın, isterseniz kendinizi kâinat kubbesinin üzerinde görün.
Müslüman'a neler yasaklandı?
Bizler hep içki, kumar, zina ve benzeri kötülükleri haram sayar ve halkımızı bu konularda uyarırız. Ama işin manevi cephesini, daha doğrusu ikinci ve üçüncü şahısları etkileyen günah ve haramları konuşmayız.
Kul hakları olarak da karşımıza çıkan bu yasakları kısaca hatırlayalım:
Gıybet yapmak haramdır.
Gıybeti dinlemek haramdır.
Gıybeti yaymak haramdır.
İnsanların arasını bozmak için söz taşımak haramdır.
Kusur peşinde koşmak haramdır.
İyiliği engellemek haramdır.
İki yüzlü davranmak haramdır.
Yalan söylemek haramdır.
Yalan söyletmek haramdır.
Yalancı şahitlik haramdır.
Bir insana lanet okumak haramdır.
Bir hayvana lanet okumak haramdır.
Günah işleyen kişiye lanet okumak haramdır.
Müslüman'a hakaret etmek, küfretmek haramdır.
Ölmüş kişilere hakaret etmek, sövmek haramdır.
Müslüman'a buğzetmek, nefret etmek, sırt çevirmek günahtır.
Müslüman'a tuzak kurmak haramdır.
Haset haramdır.
Açık aramak, tecessüs haramdır.
Gereksiz yerde suizan (kötü düşünce) haramdır.
Müslüman'ı küçük görme, aşağılama haramdır.
Müslümanı kötü hale düşürecek faaliyet haramdır.
Hile, aldatma, kandırma haramdır.
Sözden caymak haramdır.
Ahdi, sözü bozmak haramdır.
Rüşvet almak ve vermek haramdır.
Bir Müslüman'ı silahla korkutmak haramdır.
Müslüman'ı aşağılamak, düşmana teslim etmek haramdır.
İnsanları menfaati için kullanmak haramdır.
Müslüman'ın aleyhine gayrimüslimle ittifak kurmak haramdır.
Helali haram, haramı helal saymak haramdır.
Tarihteki âlimleri keşfedin
Bizim ciddi bir zafiyetimiz var. Beğendiğimiz eski âlimleri överken haklarını veririz. Hak eden bir âlim için bu elbette ki yanlış değildir. Ancak bu faaliyetimiz tarihteki diğer âlimleri ihmal etmemiz anlamına gelmemelidir. Bu hususta vefalı ve insaflı davranmalıyız.
Beğendiğimiz dini kitaplar konusunda da tavrımız aynıdır. Beğendiğimiz belli kitapları ön plana çıkarırken diğerlerini görmezden geliriz. Beğendiğimiz bu kitaplar mutlaka faydalı ve lazım olan kitaplardır. Ama diğer kitapları ihmal ettiğimizde, onların insana verebileceği manevi zevk ve bilgiden nasipsiz bırakırız. Bu da doğru bir yol değildir. Tek yönlü gelişiriz. Ufkumuz daralır.
Tarihte yer almış sevdiğimiz alim ve eserlere itibarımız kadar, tanınmamış olan ulema ve eserleri yeryüzüne çıkarmak da görevimiz olmalıdır. Çünkü okuduklarımız farklılaştıkça ilmimiz de genişler. Zenginleşir.
İmam Buhari'yi yeterince neden tanıtmayız?
İmam Müslim'i yeterince neden tanıtmayız?
İmam-ı Azam'ı yeterince neden tanıtmayız?
İmam-ı Şafii'yi yeterince neden tanıtmayız?
İmam-ı Malik'i yeterince neden tanıtmayız?
Bu zatların eserlerini neden okumayız? Başucu kitabı yapmayız?
***
Şah-ı Nakşibend hazretlerini ne kadar tanıyoruz?
Abdülkadir-i Geylani'yi ne kadar tanıyoruz?
İmam-ı Gazali'yi ne kadar tanıyoruz?
İmam Serahsi'yi, İbn-i Abidin'i, İmam Nevevi'yi, İmam Suyuti'yi, İmam Zehebi'yi, Ahmed bin Hanbeli', İbn-i Hacer'i, Ayni'yi, Ebu Talip Mekki'yi vs. ne kadar tanıyoruz?
***
Kaçımız Fethu'r - Rabbani'yi, İhya'yı, Feth'ül Bari'yi okuduk. Şifa kitabından manevi şifa almak istedik. Kandehlevi'nin eserlerini okuduk. Merak ettik?
Biz ancak önümüze konanı okumak becerisini gösteriyoruz. Onları da, başkalarını da okumalıyız. Eğer sadece bir noktaya sabitlenirsek dine bakışımız da, dinden alacağımız da sabitlenir. Merak ediyorum: Neden tematik kanallarda Riyazu's Salih'in okumaları yapmaz arkadaşlarımız? Sadece meraktan dolayı soruyorum.