Kudüs ve civarı bize Hz. Peygamber'den sonra Hz. Ömer, Selahaddin-i Eyyubi ve Yavuz Sultan Selim'in emanetidir. Sultan Abdulhamid'in mirasıdır. Osmanlı'nın mirasıdır. Miracın, ümmeti Muhammed'in tümünün mirasıdır. Olayı bir İsrail-Arap çatışması veya hesaplaşması olarak görmek basiretsizliktir.
Bugün Batı, Gazze'ye karşı bir yok etme operasyonuna el altından yardım ediyor ve sadece seyrediyor, hatta katliamı onaylıyorsa yarın sıra başkasına gelecek demektir. Parçalayarak zayıflatma ve sonra yutma olan Şark meselesi yüzyılların meselesidir. Ve topraklarımıza göz koyan bir dinler arası savaş çağrısının tabii sonucudur.
HZ. ÖMER'E GELEN ŞEHİT EŞİ
İslam âlemi şehit çocuklardan dolayı mahzun ve mahcuptur. Onlara karşı vefa borcunu, uğrunda can verdikleri davaya sahip çıkarak ödemelidir. Şehit olan sivillere gelince, Hz. Ömer'in bize öğrettiği şu hassasiyetli olaya bakmalıyız.
Bir dostu anlatıyor: Hz. Ömer ile çarşıdaydık. Genç bir kadın, Hz. Ömer'e ulaşıp "Ey müminlerin emiri! Kocam ardında küçük çocuklar bırakarak öldü. Vallahi bir çorba pişiremiyoruz. Bu yetimlerin ne hayvanı var ne de tarlası. Sırtlanlara yem olurlar. Ben Hufaf'ın kızıyım. Hani Resulullah'la Hudeybiye'deki Hufaf" dedi. Hz. Ömer başı önünde saygıyla kadını dinliyordu. Kadının sözü bitti. Hz. Ömer'in dudağından şu sözü duydum: "Merhaba akrabamız."
Hz. Ömer evine gitti. Evinde bağlı olan bir deveye gıda yükledi. 2 çuval. Yanına elbise vs. koydu. Deveyi yularından tutup kadının evine götürerek "Bunları yiyin. Bitmeden Allah size yol açar" dedi. Adamın biri şunu söyledi: "Çok verdin Ey Halife." Hz. Ömer: "Annen seni doğurmayaydı. Bu kadının babası ve kardeşi açılmaz olan bir kaleyi fethedenler arasındaydı. O gün onların zaferinden yararlanmıştık."
(Buhari, Megazi/36)
Gazze şehitlerinin bize yüklediği en büyük görev; silah, ekonomi ve caydırıcılığıyla Türkiye'nin en büyük güç olması sorumluluğudur.
***
MAZLUMLAR KAZANACAK
Hadis kitaplarındaki kıyamet öncesi olayları okuyan herkes, gelecek yüzyıllarda Ortadoğu'nun haritasının ve güç dengelerinin çok farklı olacağını bilir. Yarın, bugün gibi olmayacak. Bugün galip sanılanlar, yarının mağlupları olacak. Herkes bunu görecek. Yeter ki Müslümanlar samimi, dürüst, ders alan ve kendilerini yenileyen bir süreçte olsunlar. Gazze'ye bomba yağdıranlar ise hür dünyada halkın bakışı itibarıyla nefret objesi olmaya başladılar. Onlar zulmettikçe bu nefret çoğalacak. Ve yarın onlara yer ve gök ağlamayacak
(Duhan/29). Bu nedenle mazlumlar kazanacak.
***
ZAFER MUKADDERDİR
Müslümanlar gelecekte dünyanın bütün gücünü ellerinde tutacaklar. "Ne zaman?" diye soracak olursanız, "Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar"
(Muhammed/7) ayetinin gereğini yerine getirdikleri zaman.
Bugün içimiz bir sıkıntıyla burkuluyor, vahşete isyan ediyoruz. Ama biliyorum ki bu iş hep böyle gitmeyecek. Bütün bu zorluklardan sonra mutlaka zafer gelecektir. Allah'a yardım ettiğimizde; yani O'nun gönderdiği dinin gereğini yerine getirdiğimizde her şey değişecek.
"Allah bir güçlüğün arkasından bir kolaylık yaratacaktır"
(Talak/7), "Her zorluğun yanında bir kolaylık vardır" (İnşirah/5)
ayetleri bunu anlatıyor.
***
ÜRPERTEN BİR HADİS
Hz. Peygamber (SAV): "Öyle bir zaman gelecek ki, aç insanların yemek kabına üşüştüğü gibi kâfirler sizin üzerinize üşüşecekler."
Sahabe: "Ya Resulullah, o zaman sayımız az mı olacak?"
Efendimiz (SAV): "Hayır, çok olacaksınız ama sizin çokluğunuz su üzerindeki saman çöpünün çokluğu gibi olacak, ağırlığınız olmayacak. Bir de vehim hastalığına yakalanacaksınız."
Sahabe: "Vehim hastalığı nedir?"
Efendimiz (SAV): "Dünyayı çok seveceksiniz, ahireti unutacaksınız."
(Ebu Davud, Melâhim 5, 4297)
***
HUZURDA OLMAK
Hz. Peygamberimiz, kişinin namaz kılarken Allah'ın huzurunda olduğunu hissetmesini isterdi. Namazda sakalıyla veya elbisesiyle oynamazdı. "Onlar Kuran'ı düşünmezler mi? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var? (Ki hiçbir hakikat gönüllerine girmiyor)
(Muhammed/24) ayetini okurken namazda ağlardı, heyecanlanırdı. Rabb'ine yalvarırdı.
Bazen namazda göğe bakardı. Ne zaman ki, "Onlar ki namazlarında huşu içindedirler. Rablerinin huzurunda saygıyla secdeye kapanır, tevazuyla boyun eğerler"
(Müminun/2) ayeti indi, artık namazda göğe bakmaz, başını ve bakışını yere indirir oldu. O, artık namazda secde yerine bakar oldu. Salat ve selam O'na olsun.
***
ALLAH DOSTU
Ahmed Rufai... Herkese selam verirdi. Deli ve sakatlarla oturur, yemek yerdi. Bazen onlara yemek pişirirdi. Elbiselerini yıkar, dua isterdi. Bir âmâ görse, evine kadar götürürdü. Bir köyde hasta olduğunu duysa giderdi. Kırlardan odun toplayıp ipe bağlar, dullara, çaresiz ve sakatlara dağıtırdı. Özellikle ihtiyarlarla ilgilenirdi. Bazen odunları çarşıda satar, parasını fakirlere dağıtırdı. "Kim ihtiyara ikram ederse, Allah da ona ihtiyarlığında hizmet edecek birini gönderir" derdi.
***
KADIN BAŞINI ÖRTMEDEN
NAMAZ KILABİLİR Mİ?
Ergenlik çağına ulaşmış her Müslüman kadının namaz içinde veya dışında dinen örtmesi gereken yerleri örtmesi şarttır. Baş da bu bölgelerden biridir. Hz. Peygamber, eşi Hz. Aişe'nin aktardığına göre şöyle buyurdu: "Allah ergenlik çağına ulaşmış kadının başörtüsüz namazını kabul etmez" (Ebu Davud, Salat/85). Hz. Peygamber'in eşleri evlerinde namaz kılarken başlarını örterdi. Yüzyıllardır olan uygulama da böyledir. Kadın namaz kılarken başını örtmelidir.
Secdede ayaklarımı yerden
kesebilir miyim?
Secdede az bir miktar da olsa iki parmaktan birinin ucunun yere değmesi secdenin kabulü için yeterli olur. Secde boyunca yere değmezse namaz sahih olmaz.
Namaz hangi hallerde bozulabilir?
Hiçbir mazeret ve gerekçe yoksa namazı bozmak caiz olmaz. Ancak gerektiğinde namaz bozulabilir. Örnek olarak; saftayken kriz geçiren, bayılan veya yardım isteyen biri için namaz bozulabilir. Suya, balçığa veya ateşe düşen biri için elbette namaz bozulabilir. Kişi önemli bir eşyasının çalındığını görürse namazı bozabilir.
İşim gereği elbiseme pislik
bulaşıyor. Bu elbiseyle namaz kılınır mı?
Namaz için sayılan şartlardan biri "necasetten taharet", yani "elbisede veya vücut üzerindeki pislikten arınmak"tır. Pis olan şeyler sayılırken şunlar hatırlanabilir: Kan, dışkı, vücuttaki sızıntı, idrar ve benzeri şeyler. Ancak yapılan iş gereği, vücut veya elbisede olan yağ, boya, pas, kir, çamur gibi şeyler namaza engel değildir.