KIYASIYA bir mücadele içindeyiz. Politikacılarımız birbirleriyle, sürücüler trafikteki diğer sürücülerle, çocuk çeteleri mahalledeki rakipleriyle, futbolcular rakip takımlarla, firmalar karşıdaki firmalarla velhasıl herkes benzeriyle mücadele içinde. Bir noktaya kadar bütün bunlar olağan şeylerdir. Çünkü bu mücadele olmazsa hayatın bir anlamı olmaz ve bu hayat çekilmezdi.
Ama bu kavga ile karışık mücadele esnasında unuttuğumuz manevi ilkelerimiz vardır. Kavgalarımız ilkesiz oluyor bu nedenle de. Edep yerleri örtünmemiş kelimelerle saldırıyoruz birbirimize. Bazen dağların başına kaçmış, kovalanmış ar, iffet ve izzet gibi güzellikleri şehirlere indiremiyoruz.
Gelin bugün her biri İslam'ın temiz kaynaklarından derlenmiş bazı ilkeleri hatırlayalım. Yapacaksak bile kavgalarımızı, bu ilkelerin süzgecinden geçirelim. O zaman daha insaflı, daha anlaşılır oluruz belki de.
1- Sıddıkların -sözü ve özü düzgün olanların- derecelerine geçmek istersen, senden ilgiyi kesene bağlan. Senden esirgeyene ver. Sana zulmedeni ise bağışla.
2- İnsanların eziyetlerine katlanmak, kötüleyene karşı iyilikle karşılık vermek Müslüman ahlakıdır.
3- Hiç şüphe yok ki, Allah güler yüzlü kimseyi sever. Allah yumuşak huylu olanı sever.
4- Müjdeleyin, tiksindirmeyin. Kolaylık gösterin, zorlaştırmayın.
5- Din kolaylıktır. Dinle yarışana, dinde üstünlük yarışına çıkana din mutlak surette galip gelir. Dinin müsamahasından yararlan. Allah sana bir yol açmışsa sakın o yolu kapatma.
6- İkiyüzlü olan kimse, Allah katında saygın bir mevki ve makam sahibi olamaz.
7- Birbirinizle iyilik ve takva üzerine yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.
8- İnsanlarla müdara etmek -onların suyuna göre gitmek, onların hallerinden anlayarak ona göre yöntem belirlemek- bir sadakadır.
9- Övücüleri gördüğünüz zaman yüzlerine toprak saçınız. Çünkü bunların çoğu şahsi bir çıkar için sizi överler. Bu tür övgüler sizi kandırır ve manen öldürür. Hz. Ömer (ra) her hareket ve kararını şiddetle savunan Danışma Kurulu'nu dağıtmış ve onları hiddetle kovalamıştır.
10- Yerde olanlara merhamet ediniz. Rahmetle ilgilenin ki göktekiler de size merhamet etsin.
11- Üç özellik kişiyi helak edicidir. Aşırı derecede cimrilik, heva ve hevesin peşinde koşuşturmak ve nefsini beğenmek.
12- İnsanlara durumlarına göre hitap ediniz. Herkese kendi derecesine göre muamele ediniz.
13- Şu duayı bol bol yapınız: “Allah'ım ben senden; dünyam, dinim, ailem ve malım hakkında iyilik ve iffet dilerim.”
14- Kusurları örtücü olunuz. Bir kul bir kulun kusurunu örterse, Yüce Allah da onun kusurlarını kıyamet günü örter. Dünyada da rezil etmez.
15- Bir genç bir yaşlıya -tanımamasına rağmen- sadece yaşından dolayı hürmet ederse, Allah da buna karşılık olarak yaşlandığı zaman o kişiye aynı şekilde hürmet edecek birini gönderir.
16- Sizden herhangi biriniz kendi nefsi için sevip arzu ettiği herhangi bir iyilik veya güzelliği kardeşi (veya komşusu) için sevip arzu etmedikçe gerçek mümin olamaz.
17- Kişi (din kardeşi ve insanlardan olan) kardeşine yardımda bulundukça Allah da daima o kişiye yardım eder.
18- “Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Size bir şeyi göstereyim mi: Siz bunu yaptığınız zaman birbirinizi sevmiş olursunuz. Tanıdık tanımadık herkese selam vermek suretiyle aranızdaki selamı yayınız.”
19- Kendisinden bir zarar gelmeyeceği konusunda komşusu kendisinden emin olmayan kişi gerçek bir imanla Allah'a iman etmiş olamaz.
20- Mümin insanlarla güzel konuşur. Herkese yakın olur. Ülfet sahibidir. Kimseyle ülfet yapmayan ve kendisiyle de ülfette bulunulmayan kişide hayır yoktur. İnsanların hayırlısı, insanlar için hayırlı olandır.
21- Allah tevazu göstereni yükseltir. Büyüklenen kişiyi ise kırıp geçirir.
22- Her kim, Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa hayır söylesin veya sussun.
23- Utanma hissi imandan bir bölümdür. İnsanlardan utanmayan Allah'tan da utanmaz.
Daha binlerce ölümsüz ilke sayılabilir. Bütün bu ilkeler ya bir ayetin veya bir hadisin yansımasıdır. Şeklimizi, kalbimizi, duygularımızı ve aklımızı bu süzgeçten geçirmek durumundayız. Çünkü Müslümanız. Çünkü Allah'a verdiğimiz bir ahdimiz, bir sözümüz vardır. Yüce Allah bizi kainata göndererek va'dinde durdu. Biz de O'nu tanıyarak, O'nun istediği kamil bir mümin olarak ahdimizde durmalıyız.
Kem söz söylemeden, kem gözle bakmadan, kem vicdan barındırmadan Hz. Peygamberin (sav) şu muhteşem sözünü hiç unutmadan evrene bakmalıyız. Sadece dostumuza değil en şiddetli rakibimize bile: “Kardeşinin kötü haline sevinme. Sonra Allah ona merhamet eder de seni belaya düşürür.”
SORALIM ÖĞRENELİM
* Kaza namazı olan sünnet kılamaz mı?
Raşit HALE/MARDİN
Şafiilere göre kaza namazı olanlar; vakit sünnetini, teravih, teheccüt namazları dahil olmak üzere herhangi bir namazla meşgul olmak yerine kişi kazalarını bitirmekle yükümlüdür. Aksi takdirde haram işlemiş olur. Hanefiler ise kazası olanların sünnetleri kılabileceklerini söylerler. Netice itibariyle kaza yani vaktinde kılınmayan farzlar daha önemlidir. Ama sünnetler de ihmal edilmemelidir.
* Peygamberimiz kaza namazı kılmış mıdır?
Korkut DİVAN/MUĞLA
Evet kılmıştır. Hendek Savaşında yoğun saldırıdan dolayı Peygamberimiz (sav) dört vakit namazı kılamamıştır. Yatsı sonrası Hz. Bilal'e (ra) ezan ve kamet getirterek bu namazları kıldırmıştır.
* Muhkem ve müteşabih denilen ayetler ne demektir?
Cemal ORUÇ/DİYARBAKIR
Kısaca şöyle diyebiliriz: Muhkem ayetler anlamı apaçık anlaşılan ayetlerdir. 'Namaz kılınız' gibi. Müteşabih ayetler ise birkaç anlama açık, yorumlanabilir ayetlerdir. Hurufu mukattalar, Hz. Meryem'e ruh'un üfürülmesi, Allah'ın yerin ve göklerin nuru olması gibi ayetler bu ayetlerden sayılabilir. Ali İmran 7. ayeti bu olayı anlatır. Diğer deyimle muhkem ayetler, kendisiyle amel edilmesi gereken; müteşabih ise kendisine olduğu gibi iman edilmesi gereken ayetlerdir.
* Kuran okurken dinlemek zorunda mıyız?
Seher NİSAN/İZMİR
Kuran-ı Kerim'i dinlemek farzı kifayedir. Okumak ise sünnettir.