Nefret makamında olmayalım. Başkasına haram saydığımızı kendimize helal saymayalım. Haşa dinin tek sahibi gibi hareket ederek, dinin geniş çemberini daraltmayalım. Yüce Allah’ın af kapısını örtme yetkisi kimseye ait değil, cennet hepimize yetecek kadar geniştir
Biz bu dünyanın kadısı değiliz. Cennet veya cehenneme gönderme yetkisinde değiliz. Elimizde terazi de yok. Son kararı verecek terazi yüce Allah'ın katındadır. Biz ancak kanaat belirtebiliriz. O konuda da yanılma ihtimali taşırız. Kanaatimizi de "Hüsn-ü niyet-olumlu bakış" noktasına taşımamızda fayda vardır. Çünkü ahirette bizlere, "Neden insanlar hakkında karar vermediniz" sorusu sorulmayacaktır. "Neden insanları iyiye, güzele, doğruya, reşit olana çağırmadınız. Neden 'Kavl-i leyyin-yumuşak söz' ile gönül kazanmadınız, neden şerri en güzel şekilde savuşturmadınız, neden kirlenmiş yüzleri temiz sularla duru hale getirmediniz" diye sorulacaktır.
İmam Gazali'nin insanların iman durumuyla ilgili ölçüsü son derece ufuk açıcıdır. Bizler için, muhatap olduğumuz alem için o şöyle der: "Bir insanın dinin dışında olduğuna dair elimizde 99 delil var da, imanın içinde olduğuna dair bir tek delil varsa ben 99 delili bir tarafa bırakır, bir delile hükmederim. Onun mümin olduğuna karar veririm."
Makdisi'nin Tevvabun adlı eserinde anlattığı bir olay son derece ders vericidir. O şöyle anlatır: "Bir gün Peygamberimiz (sav)'in yanına gitmek için yola çıkarken Ebu Hureyre (ra), mescidin dışında kendisini bekleyen bir kadınla karşılaşır. Kadın, Hz. Ebu Hureyre'ye yaklaşır ve bir derdini paylaşmak istediğini söyler. İslam hadis tarihinin yüz akı olan bu sahabi, "buyur" der. Kadın der ki: "Ben zina ettim. Bu zinadan hamile kaldım, çocuğumu doğurdum. Sonra da bu çocuğu boğdum. Benim için bir af ve çıkış kapısı var mıdır?" Ebu Hureyre, son derece hiddetlenir ve kadını kovar. Kadını kovarken de, 'Benden uzak dur, senin affın olacağını düşünemiyorum' der. Kadın ağlayarak gider. Ebu Hureyre, olayı Peygamberimize anlatınca Hz. Peygamber rahatsız olur. Ebu Hureyre'ye, buna hakkının olmadığını, Yüce Allah'ın af kapısını örtme yetkisinin kimseye ait olmadığını söyler ve 'O kadına ümidini kaybetmemesi gerektiğini söyle' der."
Nefret makamında olmamalıyız, başkasına haram saydığımızı kendimize helal saymamalıyız. Dinin tek sahibi gibi hareket etmemeliyiz. Dinin geniş çemberini daraltmamalıyız. İnsanların imanları hakkında kendimizi söz sahibi saymamalıyız, cennet hepimize yetecek kadar geniştir. Dünya'nın diğer insanlarıyla aynıyız. Onların da iki kulağı, bir burnu, iki eli var. Hz. Âdem'in sureti üzerindeyiz. O zaman gelin birbirimizi damgalamayalım. Cehennem veya azaba postalamayalım. Başkasının elinden din ve iman hakkını gasp etmeyelim.
Süslü koltuğumuzda, hiçbir şey yapmadan, insanlık için kılımızı kıpırdatmadan, mazlum için gözyaşı dökmeden, "Ey Allah'ın kulları" diyen Kur'an kadar çerçeveyi genişletip insan kıvamıyla kâinata bakmadan Rabbin rızasını kazanamayacağımızı düşünelim.
BÜYÜKLERİN DUALARI
Hz. Hamza'nın duası
Allah'ım, senin kudret elinle beni koru. Fazlınla beni rızıklandır. Beni emrine tabi olanlardan kıl. Vasiyetini koruyanlardan eyle. Ey Erhamerrahimin, merhametlilerin en merhametlisi.
BİR AYET
"Her kim de O'na salih ameller işlemiş bir mü'min olarak varırsa, işte onlar için en yüksek dereceler, içinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. İşte bu, günahlardan temizlenenlerin mükâfatıdır." (Taha 75-76)
BİR HADİS
"Aziz ve celil olan Allah, gündüz günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için geceleyin bekler, gece günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için de gündüz bekler. Bu hal, güneş batıdan doğuncaya kadar devam edecektir." (Müslim, Tevbe 32)
BİR SEVAP
Musafaha (Tokalaşmak)
"Karşılaştığında el tokalaşan iki Müslüman yoktur ki ayrılmadan önce Allah onları bağışlamasın."
SORU - CEVAP
1- Sperm bankacılığı sakıncalı mı?
Aralarında evlilik bağı olan (yani karı-koca) eşler arasında tüp bebek için döllendirme caizdir. Ancak nikah bağı olmayan herhangi bir kişiden sperm transferi caiz değildir. Bu nedenle de bazı ülkelerde görülen 'sperm bankacılığı' dinen meşru değildir.
2- Kaza namazlarım var. Nafile namazları ve vakit sünnetlerini kılamayacağım söyleniyor. Doğru mu?
Kazaya kalmış namazların kazasıyla meşgul olmak, nafile namaz kılmaktan daha önemli ve önceliklidir. Ancak vakit namazlarıyla birlikte kılınan düzenli nafileler (revatib sünnetler) bunun dışındadır. Bu nedenle bu tür sünnetleri terk etmeyiniz.
3- İçki içen bir insanın kırk gün boyunca tövbesi kabul olmaz deniyor. Doğru mu?
Bu doğru değildir. Kişinin pişmanlık duyması bir tövbedir. Tövbe etmek için 40 gün beklemesi de gerekmiyor. Herkes günah işleyebilir. Ama tövbe kapısını kimse kapatamaz.