Bizler İslam'ı sözlerimizle, felsefemizle, tatlı sohbetimizle değil,  ahlakımızla temsil etmeliyiz. Yaldızlı sözleri, çok iddialı derin yorumları,  manası olmayan çerçeveli hitapları çok duyduk. Ancak, sözün sahibine  baktığımızda, çoğunda içi kurtlarca yenmiş boş kalaslar gördük. Kuran-ı Kerim bu  tipler için: "huşubun müsennede" der. Birbirine dayanmış boş kütükler sıfatını  kullanır.
 Demek ki önce söze değil, sözün sahibine bakmak lazım. Hayatı İslam olanın,  sözünü dinlemek lazım. Hayatında; edep, zarafet, hikmet, himmet, ibadet, takva,  helal-haram hassasiyeti ve Kuran edebi olanın sözüne itibar etmek lazım.
 Peki böyle olmazsa ne olur. Olacak olan şudur: Bizler uyanık davranmazsak;  ruhsuz, boş, kalıbı yerinde olsa da içi çürük, güzel elbiselerle giydirilmiş  kalaslara tabi olmaya devam ederiz. Mesela; Hz. Peygamber (s.a.v.) gibi bir  örnek dururken, insanları kendine prangalı esir yapan sözde simsarların peşine  takılırız. Yuvarlanıp gideriz. Bomboş bir hayat yaşarız. Sonra bir an gelir de  biri nereye gidiyorsun diye sarsıp sorduğunda da, doğru yolda olduğumuzu  söyleyecek kadar kendimizi kaybetmiş durumda buluruz. 
 
 Din simsarlarının ağına düşenler 
 Tipik bir örnek vereyim. Bir hac yolcusu soruyor. Simsarlardan birinin pençesine  düşmüş bir hac yolcusu. Babam ve annemin duasını almam lazım mı bu yolculuk  öncesi? Cevap aynen şöyle: "Baba anne sevgisi çerçöp gibidir. Bugün kabarır,  yarın gider. Boş ver. Önemli olan senin benim yanımda olmandır. Yani bana hizmet  etmendir. Gerçek sevgiye böyle ulaşırsın." Aslında bu sözleriyle, yanlış yere  takılmış olan hac yolcusunu helak edecek bir yola davet ediyor. Kuran'ı ve Hz.  Peygamber'i (s.a.v.) yok sayacak bir yola. Çünkü Yüce Allah kendisine kulluktan  sonra babaanneye iyiliği emrediyor. Bizim simsarımız ise kendisine itaati. O  simsar, Müslümanlığa çağırmıyor, kendine kulluğa çağırıyor.
 Peki çözüm ne! Çözüm, Kuran'a dönüş, Kuran ahlakına dönüştür. Hz. Muhammed'in  (s.a.v.) örnekliğine dönüştür. Biz kendimizi din simsarlığından, sahte  örneklerden, sözü bol-özü boş, markasız hitabelerden, ancak böyle  kurtulabiliriz. 
 
 Vallahi bu kral değildir 
 Adiyy bin Hatim cömert bir babanın evladıydı. Hıristiyandı. Kavminin nazlı bir  lideriydi. Kavminin savaş ganimetlerinden dörtte bir pay alırdı. Hz. Peygamber'i  (s.a.v.) duyunca kendi kendine der ki; şu adamı yakından bir göreyim. Bakalım  hedefi nedir? Derdi liderlik mi? Başka şey mi?
 Bundan sonrasını Adiyy'in ağzından duyalım. Neden bu konuyu ele aldığımı da  yazının sonunda söyleyeyim: Adiyy şöyle anlatıyor: "Medine'ye gittim. Hz.  Peygamber (s.a.v.) mescidindeydi. Ona selam verdim. Selamımı alıp sordu. Kimsin!  Ben Adiyy'im dedim. Bana haydi eve gidelim dedi. Beraber yola çıktık. Yolda  zayıf yaşlı bir kadın Hz. Peygamber'i (s.a.v.) durdurdu. Uzun uzun konuştu. Hz.  Peygamber (s.a.v.) sabırla dinledi. Kendi kendime dedim ki bu adam kral  değildir. Hiçbir kral bu kadar mütevazı, sabırlı olamaz.
 Evine girdik. Yerde, içi hurma dallarıyla dolu bir minder vardı. Minderi bana  doğru uzattı. Bu mindere otur dedi. Ben, siz otursanız dedim. O ise bana hayır  sen otur dedi. Ben mindere oturdum. O ise yere bağdaş kurdu.
 Kendime dedim ki, vallahi bu hal bir imparatorun hali değildir. Bu adam (Hz.  Peygamber'i (s.a.v.) kastediyor) kral veya imparator değildir.
 Bana döndü ve şöyle sordu! Adiyy, de bakayım Allah'tan başka ilah var mı? Hayır,  dedim.
 - Sen Rekusi misin (Hıristiyanlık ile yıldızlara tapan Sabiiler arasında karma  bir din) diye sordu.
 - Evet cevabını verdim.
 - Sen kavminin savaş ganimetlerinden dörtte bir pay alıyor musun?
 - Evet alıyorum dedim.
 - Peki, bunun Rekusilikte haram olmadığını bilmiyor musun? Diye sordu.
 - Evet vallahi yaptığım haramdır. Doğru diyorsun dedim. 
 
 Müslüman olmana engel nedir? 
 Adiyy anlatmaya devam ediyor; Hz. Peygamber (s.a.v.) bana baktı ve şöyle  buyurdu.
 "Adiyy. Sanıyorum seni Müslümanlığı kabulden alıkoyan şeyler şunlardır.
 - Belki Müslüman halkın yoksul hali seni İslam'a girmekten alıkoyuyor. Vallahi,  gelecekte Müslümanların malı o kadar çok olacak, o kadar zengin olacaklar ki  mallarını koyacak yer bulamayacaklardır.
 - Belki seni Müslümanların sayısının az, düşmanlarının çok olması etkilemiş,  dine girmekten alıkoymuştur. Vallahi yakın gelecekte Irak'tan tek başına yola  çıkan bir kadın Mekke'ye kadar tek başına yolculuk edecekte kimseden ürkmeyecek.
 - Belki sen güç ve kudretin başkalarında olduğunu görünce İslam'dan kaçıyorsun.  Vallahi yakın gelecekte Babil'deki beyaz sarayların (Irak ve İran'ın)  Müslümanlara boyun eğdiğini göreceksin."
 Bu sözleri duyan Adiyy diyor ki; ey Allah'ın Resulü ben İslam'ı kabul ettim.
 Daha sonra Adiyy şöyle diyecektir; Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bu sözlerinden  ikisinin gerçekleştiğini -bir kadının tek başına uzun mesafeleri güvenlik içinde  geçtiğini ve İran sarayının Müslümanlara boyun eğdiğinigözlerimle gördüm.  Şüphesiz üçüncüsü de gerçekleşecektir."
 Doğru diyor Adiyy. Üçüncüsü Emevi Halifesi Ömer bin Abdülaziz zamanında  gerçekleşmiştir.
 Müslümanlar o denli zenginleştiler ki İslam ülkelerinde zekât alacak fakir insan  kalmadı. (İbn Hacer, İsabe, II, 461)
 
 İslam'a davet eden ahlak 
 Elbette Adiyy'in Müslüman olma hadisesi manidardır, etkileyicidir. Adiyy'in  muhteşem bir evi vardı. Çünkü kavminin lideriydi. Hz. Peygamber'in (s.a.v.)  evini de öyle zannediyordu. Ama Peygamberimiz'in (s.a.v.) evini ve evdeki  mütevazı minderi görünce hele Resulullah'ın kuru yerde bağdaş kurduğunu görünce  derinden sarsıldı. Ya şu ihtiyar kadınla dakikalarca ayakta konuşmasını nasıl  izah edecekti.
 Adiyy'i Müslüman eden Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bu halidir. Belki bu hal,  sözlerden daha etkilidir. Bir önemli nokta ise; Müslümanların zayıflığı,  zenginliğinin az olması, güç ve kudretin düşmanlarında olması.
 Hz. Adiyy'in hadisesi bugüne bir aynadır. Bugüne bir ışıktır. Müslümanların  İslam'ı doğru anlama yolunda ve dünyada söz sahibi olması yolunda, yollarını  aydınlatan bir mesajdır.
 İslam ahlakıyla ahlaklanmadıkça örnek insan olamazsınız. Devlet olarak da;  güçlü, kudretli, zengin, caydırıcı ve donanımlı olmadıkça dünyada belirleyici  güç olamazsınız. İşte bu kadar açık ve net.